Yaoi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yaoi RPG

Shounen Ai ve Yaoi....
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Leonardo Hawkins
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Leonardo Hawkins


Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 40
İş/Hobiler : İşsiz bu adam.
Lakap : Hobo guy.
Nereden : İngiltere

hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar Empty
MesajKonu: hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar   hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar EmptyPerş. Eyl. 05, 2013 12:04 am

Issız ve karanlık sokaklarda tek başıma yürüyordum. Hava o kadar sisli ve karanlıktı ki etrafımdaki nesneleri seçmekte zorluk çekiyordum. Kolumu kaldırıp saatime baktım. Saatin üzerinde yazan rakamları rahat seçemediğim için gözlerimi kısmak zorunda kaldım.
Saat altı buçuğa geliyordu. Bu saatete sokaklar boş ve birçok kafe kapalı olurdu. Tabi tek bir kafe dışında. Karşımda duran Cafe Dungeon kapısında yazan levhadan da okunduğu gibi açık görünüyordu. Adı zindan olan bir kafe. Korkutucu ama ilginç bir adı vardı burayı beğenmiştim. Kapının önünden kısa bir süre içeriyi süzdüm. Etrafta kimsecikler yoktu ve masaların üzerine ters çevrilip konmuş olan sandalyeleri daha yeni düzeltiyorlardı. Gülümsedim.  Bu saate burdaki tek müşteri olmam bütün dikkati üzerime çekebilirdi ama yine de hiçbir şeyi kanıtlayamazlardı. Göz ucuyla kafenin karşısındaki bara baktım. Daha açılmamıştı ve açılmasına daha çok zaman var gibi görünüyordu. Omzumu silkip içimden;’Ne de olsa zamanım bol.’ diyerek kısa bir yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Bu sayede tek müşteri olarak dikkatleri üzerimde toplamayacaktım. Kaldırımda sessizce yürürken bir yandan da etrafı izliyordum.Tekrar saatime baktım.  Saat yediye geliyordu. Hava az da olsa aydınlanmaya ve insanlar sokaklara çıkmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra sokaklar insanlarla doldu. Herkes sabahın bu saatlerinde bir koşuşturmaca içindeydi. Bir çoğu işlerine yetişmeye çalışıyor. Oysa benim acelem yoktu zamanım boldu. Hatta yürüyüşümden sonra güzel ve sıcak bir kahve içecek kadar vaktim vardı.Cebimden sigara paketinden bir sigara çıkartarak yaktım. Saat sekize geliyordu. Bir saattir yürüyordum ve artık dönmem gerekirdi sanırım. Elimde sigarayla yürüdüğüm yolu tekrar geri döndüm. Cafe Carlette’nin önüne geldiğimde elimi tekrar cebime attım. Sigara paketi boştu. Boş paketi yere atıp yeni paketi açtım. Sigara içmeden duramadığım için yanımda beş paket sigarayla dolaşırdım. İki paket günlük ihtiyacım için ve üç paket de yedek olarak. Paketin içinden bir sigara alıp yaktım. Umarım bu kafede sigara yasağı yoktur diye geçirdim içimden. Yavaşça kafenin kapısını açıp içeri girdim. İçerisi düşündüğümden daha kalabalıktı. Çok iyi. Bu sayede daha az dikkat çekecektim.Kapıyı yavaşça çekerek boş masalardan birine oturdum. Masanın üstünde cam bir küllük duruyordu. Rahat bir nefes aldım. Demek ki bu kafede sigara içmek serbestti. Turuncu koltuklar gözümü alıyordu ama güzel bir yere benziyordu burası ayrıca bu kafe planım için stratejik olarak çok uygun bir yerdeydi. Tekrar karşıdaki bara baktım. Bar hala kapalıydı ve bomba da içeride henüz patlamamıştı.Sadece öğlenleri açılan bir yer olduğu için şanslıydım yoksa sabahın köründe buraya gelip denetlemem gerekicekti. Normalde insanlar bombayı koyup ortadan kaybolurlardı ama ben bombanın patladığından emin olmalıydım. Yoksa her şeyi o günkü gibi elime yüzüme bulaştırabilirdim. On altı yaşındayken hayatımda ilk kez birini öldürmek için göreve gittiğimde başarısız olduğum o gün. Annesini ve babasını tek bir kurşunla öldürmüştüm ama olayı tamamiyle gören çocuğu öldürememiştim. On dört yıl önceki cinayetin tek canlı tanığı olan o çocuk şu an sokakta dolaşıyordu. Ama nasıl? İyi nişan mı alamamıştım yoksa ben. Net hatırlayamıyordum ardından çok uzun zaman geçmişti. Çocuğun yüzünü bile hatırlayamıyordum. Tek hatırladığım onu öldüremediğimi söylediğimde mafyaların beni ölesiye dövdükleriydi. Ben de bundan sonra işin tamamlandığından tam emin olmadan asla olay yerinden ayrıldım. Bu beni en pahalı ve tehlikeli katil haline getirmişti ve ben bugün burda karşımda duran şu lanat barı patlattıktan sonra görevime son vereceklerdi. Beni rahat bırakacaklardı ve tek iştidiğim de buydu. Artık mafya adına çalışmak istemiyordum aksine onlardan nefret ediyordum. Bu yüzden her şeyin plana uygun gitmesi gerekiyordu. Sigaram bitmişti. Sigara paketinden bir sigara daha alarak elinde tepsiyle benim önümden geçen uzun saçlı sarışın çocuğa doğru yüzümü döndüm. Yüzünü tam olarak göremiyordum çünkü bana arkasını dönmüştü. Altında düşük bel kot pantolon ve üstünde sarı bir buluz vardı. Kot pantalonu hafifçe eğildiğinde üzerinden düşecekmiş gibi bir görünüyor, salaş ama çekici bir görüntü oluşturuyordu. Kalçaları küçük ve şekilliydi. Bir erkek için çok güzel bir poposu var diye düşünmeden edemedim.O popo çok seksiydi hem kızlar hem de erkekler için.Sesinin tonu nasıldır acaba? Poposundaki o dar delikten içeri girdiğimde nasıl bir ses çıkarır?Saatin alarmıyla sapıkça düşüncelerimden uyanarak ciddi bir ses tonuyla;
_Garson sipariş vermek istiyorum buraya  bakar mısın. Dedim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bonten
Mutant, Barmen, Garson, Tezgahtar, Bir de geceleri kendini satıyor.
Mutant, Barmen, Garson, Tezgahtar, Bir de geceleri kendini satıyor.
Bonten


Erkek Mesaj Sayısı : 20
Yaş : 33
Lakap : Günışığı
Nereden : Yataktan <3

hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar Empty
MesajKonu: Geri: hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar   hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar EmptyPerş. Eyl. 05, 2013 12:09 am

Otobüsten indiğimde yüzümün ne kadar korkunç göründüğünü, beni otobüste işaret ederek gülüşmüş olan kısa boylu veletten anlayabiliyordum. Ne yapsaydım yani? Dün çok iyi uyuyamamıştım ve sabahta geç kalktığım için henüz uyanmış da sayılmazdım. Kolumdaki sayıca epey fazla olan renkli bilekliklerin yanındaki saate baktım. Yediyi beş geçiyordu, neyse ki dükkanı açan ben değildim. Duraktan fırladım, yoldan geçen arabaların arasından tehlikeli bir şekilde süzüldüm. Biri uzunca bir korna bile basmıştı önüne atladığım için beni suçlarcasına. "Pardon!" dedim yüksek bir sesle, arkama bile bakmadan. Dükkanın önündeyken yoldan geçen tanıdığım sevimli yaşlı bayana selam verdim ellerimi havada sallayarak. İçeri girip kasanın arkasına geçtim çabuk bir hareketle. Kollarımı yukarı uzatıp esnedim derin bir şekilde. "Ah, hayır. Bugün Toki-san kasada duruyor." Sese doğru döndüm, konuşan kafenin sevimli sahibiydi. Yüzümü gördüğünde ifadesi ekşidi. "Yüzünün hali ne böyle? Lavaboya git de uyandır kendini". Biraz utançtan kızardım, duyma mesafesindeki diğer çalışanlar gülüşüyordu. "Hay hay patron!" Lavaboya geçtiğimde henüz kimse yoktu ve gelmemişti de. Bunu dünkü kadar temiz olmasından söyleyebiliyordum. Lavabodaki suyu yüzüme çarptığımda biraz daha ayılmıştım. Belki de dün o kadar içmemeliydim. Bana o derece ısrar edilmese içmezdim de zaten. İçeri geçip gelen müşterilerin siparişlerini aldım. Burası çok büyük bir yer değildi, eh şehrin merkezinde olduğu için epey aktif bir yerdi. Yine de çok fazla çalışan yoktu. O nedenle de müşterilerden bazıları bizi tanıyabiliyordu. Bir ikisiyle ayak üstü sohbet edip gülmelerini sağladım. "Adamım, müşteriler seni seviyor gerçekten." Abartacak bir şey olmadığını söylerken sırıtmama engel olamıyordum. İlgi hoşuma giden bir şeydi, kimbilir hayatı boyunca yanlız olan biri olduğum içindi. Daha açılalı bir saat bile olmamışken kafe yine müşteri kaynıyordu. Sabahları kahvaltı için duran insanlarla, öğlenleri ise öğle tatilinde durmuş insanlarla dolardı burası. Öğleden sonraları bir çok öğrenci, okul sonrası akın ederdi. Akşam üzeri ve akşam diğerlerine göre daha sakin geçse de boş kalmazdı. Elbette tüm günü burada geçirmezdik hiçbirimiz. En azından ben, sabahtan öğleden sonraya kadar buradaydım, akşamdan itibaren gece yarısına yaklaşıncaya kadarda bir barda barmenlik yapıyordum. Gördüğünüz gibi buradaki iş Tokyo'nun pahalı şartlarında yaşamaya yetmiyordu. Aslında biraz elime ne geçerse onu yapan birisiydim, buna geceki işimde dahil. Ah, o iş olmasa bile geçinecek kadar kazanmak zor olmuyordu aslında. Ekstradan sevdiğim bir şeyi yapmak kötü değildi tabii. Yine de işler arasında koşuşturmak o denli yorucu değildi. Sonuçta birisinin eline muhtaç olmamak benim için hayatım boyunca en iyi ve tek seçenek olmuştu. Masalardan birine istedikleri çörek dolu tabağı bırakırken garson arkadaşlarımdan biri sırtımı dürtükledi. "Hey baksana" diye fısıldadı yeni giren adamı gösterirken. "Korkutucu duruyor, sence evsiz çatlaklardan biri mi?" Adama baktım, bakışları yorgun gözüküyordu. Bir evsize göre epey güçlü bir vücudu olduğunu sezebiliyordum geniş omuzlarından. Tipim yoktu gerçi, her türlü erkekten ve bayandan hoşlanabiliyordum diğerlerinin aksine. Dış görünüşümü koruyan biriydim elbet, özellikle uzun sarı saçlarımı. Ama bu diğerlerini dış görünüşle yargıladığım anlamına gelmezdi. Yine de yattığım insanların arada bir hoş vücutları olması fena olmazdı da. Tabii, para karşılığında yapıyorken o kişiyi kendim seçemezdim. Garson arkadaşın koluna sıkı bir yumruk indirdim. "Evsizler çatlak veya korkutucu değildir, ön yargılı olma." Umursamaz bir tavırla ve tabii anlamında başını sallayarak içeri geçişini izledim. Tanrım, insanlar ne kadar da ön yargılıydı! Bir iki sipariş arasına koşuştururken gözüm 'evsiz' diye bahsedilmiş adama takılmıştı. Sigara içiyordu demek ki, diye düşündüm. İçmiyor olsaydı şaşardım sanırım. O taraftaki bir masanın siparişini götürürken izlendiğim hissine kapılmıştım bir anda. Ya da daha çok süzülmüş olduğum. Yeni siparişleri getirmek için geri döndüğüm anda sert bir ses duydum. "Garson sipariş vermek istiyorum, buraya bakar mısın." Yüzümdeki garip şekli silip adama doğru dönmem bir kaç saniyemi aldı. Sevimli tavırlarımı takınmaya çalıştım. Büyük bir şekilde gülümserken, kemerde asılı duran sipariş defterini çektim hızlıca. Bir elimde kalem bir elimde de boş sayfasını açmış olduğum defterle sordum. "Buyurun efendim, ne istemiştiniz?" Kibar bir sese gülümsemeyi de eklemek, müşteriyi cezbetmenin asıl yoludur sonuçta.

out: şimdi ben bunu yazdım ama bir sonraki daha sonraya olur sanırım. Bir de daha kısa olur. q.q
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leonardo Hawkins
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Leonardo Hawkins


Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 40
İş/Hobiler : İşsiz bu adam.
Lakap : Hobo guy.
Nereden : İngiltere

hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar Empty
MesajKonu: Geri: hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar   hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar EmptyC.tesi Eyl. 28, 2013 8:59 pm

Uzun sarışın saçlı ve güzel popolu garsonun saniyeler içinde yüzünü bana doğru yüzünü döndü. Gerçekten yüzünün neye benzediğini merak ediyordum. Hızlıca dönüşünden ötürü önüne gelen saçları birkaç  saniye içinde olsa yüzünü kapamıştı. Ama saçları yüzünden çekilince bu bana doğru gelen adamın ne kadar güzel bir yüzü olduğunu düşündüm. Suyla öylesine silinmiş yüzü hala kirli duruyordu. Sokak kiri olmalıydı bu kir. Dün gece birileri rahat yatağında yatmamış sanırım diye duşundum ve sırıttım. Yüzünü daha da derinlemesine incelemeye daldım. Etrafımda olup bitenlerle ilgim kesilmiş ve tamamıyla karşımda duran ve bana sırıtarak bakan bu yüze odaklanmıştım. Etrafında olan bitenlere ilgimi kesmek mafyalar tarafından aranan kiralık katil için ölümcül olabilirdi. Etrafında olup bitene ilgisiz kalmamak,uyanık olmak  küçüklüğünden beri bana acımasızca öğretilen derslerden biriydi sadece. Ama o an o saniyeler içinde hayatta kalıp kalmamak çok da önemli değildi benim için. Sadece büyülenmişcesine ama daha çok sapıkça karşımdaki adamı süzüyordum. Yeşil gözleri sarı saçları ve soluk teniyle mükemmel bir uyum oluşturuyordu. Biçimli hokka gibi bir burnu vardı. Yüzünün ne kadar kıza benzediğini düşünmeden edemedim. Gülmemek için kendimi zor tuttum çünkü böyle bir durumda gülmek çok küçük düşürücü olabilirdi. Sonra gözüm daha aşağılara kaydı.  Benim iri omuzlarıma göre ince sayılan omuzlarına, göğüslerine ve daha da aşağıya beline gelince kendimi durdurmaya çalıştım. Ama pantolonuna göz ucuyla bakmaktan kendimi alamadım. Kemerde asılı duran kahverengi sipariş defterini hızlıca çekip aynı hızla boş bir sayfa açtı. Nazik ve bir o kadar da cezbedici bir sesle
"Buyurun efendim, ne istemiştiniz?" dedi. Ses tonu o kadar cezbediciydi ki kendi pantolonumda garip ama bir o kadar da tanıdık bir hareketlenme başladığını sezdim. Gerçekten mi diye söylendim kendi kendime. Beni etkilemek bu kadar kolay mıydı. Ona baktıkça vücut ısım arttı. Onu kendime doğru çekip  dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu düşünce tüm vücuduma bir haz dalgası yayıldı . Bedenim ona şuracıkta tecavüz etmem gerektiğini söylüyordu. Ne de olsa benden ne istediğimi sormuştu ve cevabı basitti. Onu istiyordum. İri bedenimin altında çırpınırken görmek, acı ve hazla karışık adımı haykırmasını duymak istiyordum. Ne var ki duruşundan ve bakışından anladığım kadarıyla kolay bir lokma olmayacağı belliydi. Onu çaresizliğe itmek ve hazla inlediğini duymak zor olacaktı. Hatta altta olmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını kestirmek bile zordu. Kim bilir bu masumane güzel yüzünün ve sırıtışının altında ne hinlikler yatıyordu. Benden önce kaç kızı hatta kaç erkeği bu sırıtışı ve cezbedici ses tonuyla baştan çıkarmaya çalışmıştı. Bunu henüz kestiremiyordum. Tek bildiğim bu adamı hemen buracıkta istediğimdi. Bende istediklerimi genelde alırdım.
"Kahve." Dedim sert ve anlaşılır bir ses tonuyla. Asılında seni demek istiyordum. Sonra vücudumdaki hakimiyeti kaybettiğimi fark ettim. Ellerim sıkıca onu kollarından tutmuştu. Derin bir nefes aldım ve geri vermemle birlikte onu kendime doğru çekmem bir oldu.  Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Kokusunu içime çektim. O koku çok tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı.Bir elimi kolundan çekip belinden sıkıca kavradım diğeriyle de yüzünü kendi yüzüme yaklaştırdım, dudaklarını dudaklarımın içine aldım. Sert ve sahiplenici bir tavırla dudaklarını öptüm. İkimizinde nefesi tükeninceye kadar onu öpmeye devam ettim.Sonra kollarımı belinden az da olsa gevşettim. Suratıma sertçe bir yumruk inmemesi için dua ettim.
out: uzun zamandan sonra ilk kez rp yazma durumları
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bonten
Mutant, Barmen, Garson, Tezgahtar, Bir de geceleri kendini satıyor.
Mutant, Barmen, Garson, Tezgahtar, Bir de geceleri kendini satıyor.
Bonten


Erkek Mesaj Sayısı : 20
Yaş : 33
Lakap : Günışığı
Nereden : Yataktan <3

hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar Empty
MesajKonu: Geri: hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar   hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar EmptySalı Ara. 03, 2013 2:47 am

Müşteriden gelecek siparişi beklerken akşam ne yapacağımı düşündüm. Bugünlük barda vardiyam yoktu, yani akşama doğru boş olacaktım. Yine de öğleden sonra komşularımdan birine yardım etme konusunda söz vermiştim. Günüm kısmen dolu sayılırdı. Belki bu gece de birilerini atabilirdim yatağa. Yarın buradaki vardiyam öğleden sonra olacağı için -eh gece de malum bara gitmem gerekiyordu- hafta sonu olmasına rağmen gece işe çıkamayacak kadar yorgun olacaktım. Adama ve bana doğru yöneltilmiş garip bakışlarına baktım. Sipariş verecek miydi artık? Sabah geliyorsa isteyebilecekleri sınırlıydı haliyle. Kalemimi sipariş defterine ritmik bir şekilde vurdum sıkıntıyla. Bana direk yönetilmiş bakışlardan kaçmaya çalışıyordum, o bakışlarda çok tanıdık gelen bir şey vardı. İlk anda o denli kötü ve karamsar duruyordu ki, sanki karşısındakini dövmek istiyormuş gibiydi. Ama altında başka bir şey yattığını, gözündeki parıltıdan sezebiliyordum. Bu bakışlara daha önce de görmüştüm. Karşısındakileri insandan çok cinsel açlığını giderecek bir madde gibi görenler. Eğer bu adam tahmin edildiği gibi evsiz değilse, kısacası beni karşılayacak parası varsa bu geceki ilk müşterim olabilirdi. İçimdeki sinsi gülüşümü dışarı yansıtmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Elbette yenenlerden çok yiyenlerdenmiş gibi duruyordu, elbette iki yöne de eğilimli olan vücudum yüzünden benim için hiç fark etmezdi. Yaptığım iş için para alıyordum, eh elbette hangisini daha çok sevdiğim sorusu hep bir çıkmazda kalıyordu. İnsanlara göstermediğim bir sapık yatıyordu adeta içimde, cinsel anlamda doyumsuz.

"Kahve." Ah! Sonunda ağzından birkaç kelime duymak güzeldi, her ne kadar hoş olmayan ve emreden bir tonda dahi olsa. Elbette müşteri olduğu için karşılığında kibar davranmam gerekirdi. Yine de bu adamdan yayılan rahatsızlık duygusunu ifade edemezdim. Diğer garsonların ondan rahatsız olması bir yana, gerek iki saat beni bekletip diğer müşterilerin sırasını çalmasıyla, gerekse attığı fena bakışlarla diğer müşterileri korkutuyordu. "Hemen geliyor efendim." En iyisi biran önce kahvesini getirip onu buradan postalamaktı. Yüzümde ise hala 'şirin' gülümsememle, kimse bir müşteriyi kovmayı düşündüğümü tahmin edemezdi herhalde, ne patronum, ne de karşımdaki 'evsiz' müşteri. Tam geri dönecekken bileğimden sıkıca yakalayıp yerimde kalmama neden olan şeyin ne olduğunu anlamam birkaç saniyemi aldı. Beni kendine çekerken ne yapmaya çalıştığını anlamak için geç kalmıştım; en azından normal bir insanın böyle bir ortamda bu şekilde davranacağını düşünememiştim. Hayır, asıl düşünemediğim karşımdakinin sıradan bir insan olmadığıydı. "Bir şey mi iste..." Belimi sıkıca kavrayan bir kol, dudaklarımı bir kapanmışcasına yakalayan hafif kuru dudaklar. Gözlerimi sıkıca yumarken vücudum için kaçış yolu arıyordum. Ancak adam vücudunu demirden bir kafes gibi sabitlemişti benimkinin çevresine. Bu adam epey iyi öpüşüyordu aslında, yine de hünerlerimi gece karanlığına saklamak istiyordum ve elbette etraftaki şaşkın, iki erkeğin bu denli yakın olmasından ekstra rahatsız olan müşterilerin yanında müstehcen şeyler yapamaz, aklıma gelmesine dahi izin veremezdim. Kollarını gevşettiğini fark edince itip uzaklaştırdım kendimden. Etraftaki, kaçmamış olan ve anneleri tarafından gözleri kapatılmamış olan çoğu insanın gözlerini üzerimizde hissedebiliyordum bakmaya gerek duymadan. Refleks olarak hızlıca bir tokat attım, kaçmasına ya da durdurmasına izin vermeden. Elbette bir yumruk kadar acıtmazdı, ancak yumruğun olası sonuçlarını göz önüne alırsak -adamın bene geri saldırması ya da işimden olmam gibi- tokat en iyi seçenekti. Tokattan çıkan güçlü 'şak' sesi duyulduktan sonra bir iki saniye bekledim, kimbilir müdürüm hala kızabilir diye. Nefesimi toparladıktan sonra cümlemi kurmayı başardım "Bu şekilde davranmanız hiç uygun değil! Ben bir insanım!" Son cümleyi neden kurduğumun farkında değildim. Bir iki adım geri attım kalabalık mekanda, yeniden beni yakalaması için. Kimse bana oyuncak muhammellesi yapamazdı. Parasını ödemediği sürece kimse bedenimi keyfi kullanamazdı. Sinirlenmiştim. Hızlı adımlarla patronun yanından geçtim, yüzüne bakmadan. Lavaboya girdim, beni izleyen gözlerden kaçabilmek için; içerideki birkaç kişininde olaydan haberi yoktu en azından. Aynadaki yüzümü fark ettiğimde şaşkınlığımı kendimden bile gizleyemedim. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Aynaya yaklaşıp kızarmış yanaklarıma dokundum. Sıcaktı. Parmaklarım bilinçsizce az önce başka adamınkilere değmiş olan dudaklarıma gitti. Daha önce de birçok erkeği, kadını öpmüştüm. Peki, az önce ne olmuştu öyle?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leonardo Hawkins
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Eski Kiralık Katil | Hobo guy
Leonardo Hawkins


Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 40
İş/Hobiler : İşsiz bu adam.
Lakap : Hobo guy.
Nereden : İngiltere

hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar Empty
MesajKonu: Geri: hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar   hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar EmptyPaz Ara. 08, 2013 4:36 am

Öpüşmemiz kısaydı ve benim açımdan tatmin edici olduğu söylenemezdi ama yine de şikayetçi değildim. Gerçek bir öpüşme değildi bu tabi ki de. Ben onun dudaklarını zorla kendiminkine bastırmış ve hareket ettirmeye çalışmıştım. Onu öpmemiştim dudaklarımla onun dudaklarına tecavüz etmiştim. Ona tecavüz etme düşüncesi suçlulukla karışık bir haz hissinin vücuduma yayılmasına neden oldu. Gerçekten ne zamandan beridir bu kadar aç gözlü ve sapık biriydim. Daha birkaç saat önce on dokuz yaşlarında, kızıl saçlı, sıska ve beyaz tenli bir çocukla kendi açımdan tatmin edici bir gece yaşamıştım ama şimdi gene burada bedenimin ve duygularımın esiri olmuştum. Kollarımda duran bu adamın vücudu için umutsuzca kaçış yolu araması ve kollarımın altında umutsuzca kıpırdanması çok hoşuma gidiyordu. Ellerimi hiç gevşetmek istemiyordum ama o anda ikimizinde nefesi tükendiği için gevşetmek zorunda kalmıştım. Kollarımı gevşetir gevşetmez çevik bir hamleyle esnek vücudunun da avantajını kullanarak benim kollarımdan sıyrıldı. Yüzüme sert bir tokat indirdi. Yüzüme inen tokatla kendime geldim. Kendimi sanki uykudan yeni uyanmış gibi hissediyordum. Aslında bana tokat atması benim açımdan o kadar da beklenmedik değildi. Hatta tokat değil de suratıma sert bir yumruk yemeyi umuyordum ama yine de sinirlenmiştim karşımdakine fark ettirmeden masanın altından yumruklarımı sıktım. İçimdeki sinir ve hiddet duygusunu bastırmak için gülümsemeye çalıştım. Gülümsemem tatlı olmasını umuyordum ama tatlı olmaktan öte yana korkutucuydu. Umutsuzca kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Tokat yemeyi kendime yedirmem zaman alacaktı ama yine de hak etmemiş sayılmazdım. Ne de olsa onun iznini almadan onu öpmeye çalışan bendim.Bana direk kendini açacak ve duygularıma karşılık verecek hali yoktu ya. Her erkekte işe yaramazdı bu yöntem bazıları kendini ağırdan satmayı severdi. Ama yine de şaşkındım çünkü onun kendini ağırdan satan erkeklerden biri olduğunu düşünmemiştim. Belki de kontrolün kendi elinde olmasını tercih edenlerdendi. Belki de benim dominant davranışım onu korkutmuştu.Eli amma da sertmiş diye düşündüm kendi kendime. Bu kadar zarif ve narin bir vücut için çok güçlü bir tokattı. Onun yüzüne baktım olabildiğince sakin olmaya çalışarak. Yüzü o kadar sinirliydi ki bakışları saldırmakta olan bir kedinin bakışlarını andırıyordu. Çene kasları gerilmiş ve kaşlarını çatmıştı. Ancak bu sert ifadesi tezat düşecek bir şekilde yanakları tatlı bir koyu pembe rengine bürünmüştü. Aynı anda hem büyülenmiş hem de korkmuştum karşımda duran bu adamdan. Bir tokat daha beklerken ağzını açıp konuşmaya başladı "Bu şekilde davranmanız hiç uygun değil! Ben bir insanım!"Bu sözü söylemesiyle yanaklarındaki o tatlı pembelik kırmızıya dönüştü. Yanaklarının tam olarak neden pembeleştiğini bilmiyordum. Nefessiz kaldığı için mi, utandığı için mi, yoksa sinirlendiği için mi. Biraz daha düşündüm ve nedeninin çok da önemli olmadığını fark ettim. Ama hala onunla yatmak istiyordum belki ilk çabam başarısız olmuştu ama bundan sonraki denememde onu yatağa atacağıma dair kendime söz verdim. Ne de olsa herkesin bir fiyatı vardı. Birkaç adım geri atarak benden kaçtı garsonum. Sonra hızlı ve sinirli adımlarla banyoya gitti. Tek başıma kalmıştım. Etrafımdakilerin bana olan bakışlarını istemesem de fark etmeye başladım. Kafedeki insanlar yüzlerini buruşturmuş tiksintiyle bana bakıyorlardı. Belkide biraz fazla ileri gitmiştim ve dikkatleri fazla üstüme çekmiştim. Hala kaçaktım ve mafyaların beni bulması an meselesiydi. En azından iki mafya örgütü, polis ve birkaç ajan tarafından aranan bir adam için dikkatleri gereğinden fazla kendime çekmem ölümcül bir hata olabilirdi. Bana tiksintiyle bakan insanlara karşı sertçe bakışlarımla karşılık verdim. Etraf masum insanlarla doluydu ama bu benim umurumda değildi. İnsanlara karşı hiçbir güvenim kalmamıştı. En azından kimse beni kafeden yaka paça kovmamıştı henüz. Kahvemden bir yudum alıp sigaramı yaktım. Sigarayı dudaklarıma götürüp derin bir nefesle içime çektim. Kalan dumanı dışarı vermek yerine içimde tuttum ve dumanın nefes borumu yakıp akciğerlerime oturmasına izin verdim.  Saate baktım saat on ikiye geliyordu. Sahi karşıdaki kafe ne zaman patlayacaktı acaba.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» hayatın dönüm noktası bitiş ve başlangıçlar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yaoi RPG :: Tokyo Şehri :: Şehir Merkezi :: Alışveriş Merkezleri & Dükkanlar-
Buraya geçin: