2. Kurgu

Yangından bir saat sonra, Souji’nin evinde.
Yousef’e kalacağı odayı ve banyosunu gösterirken herhangi bir sorunla karşılaşmamışlardı. Sonuçta Souji’de misafirleri için her şeyi düşünen bir ev sahibiydi. Ama iş üzerine giymek için verdiği kıyafete gelince Yousef’in çığlıkları yükselmeye başlamıştı yine.

Şuan yapabileceğim bir şey yok Bay Yousef. Yarın ilk işi olarak bir mağazaya gidebiliriz ancak gece bunu giymek durumundasınız derken elindeki wakufuyu uzatıyordu. Çok eğleniyordu çok. Onun kızarmaları eşliğinde sıraladığı itiraz sözcüklerine fazla aldırdığı söylenemezdi. Yüzünde engel olamadığı bir gülümseme vardı.

Üzgünüm ama ben pijama giymiyorum, dolayısıyla evimde bulunmayan bir imkanı sunamam şuan size. Ahh. Ama merak etmeyin, bu gece için evimde kameralar olmadığından rahat davranabilirsiniz. Bunu söyledikten sonra hafif bir kahkaha yükselmişti dudaklarından. Yousef’in üstü çıplak bir şekilde pantolonun altında iç çamaşırı bile olmadan durmaktan rahatsız olduğunu biliyordu. Bilmediği şey ise onun kendisini bu halde mi yoksa wakufu ile mi daha rahatsız hissedeceğiydi.

''Bari bir temiz iç çamaşırı alsam? Hiç giyilmemiş bir tane vardır değil mi?'' dedi Souji'ye. Sonra tuhaf isim vererek bornozdan farklı bir şey yapmış olduklarını sandığı kumaş yığınını onun elinden kaptı. ''Ben banyoya giriyorum.'' diyebildi. Çok yorgundu ve sinirliydi. Plazasının başına gelenleri elbette merak ediyordu. Ancak ne yazık ki bu saatte kimseyi arayamazdı Souji'nin ev telefonundan bile. Gene de, bir sorun olursa diye Souji'nin evinin numarasını vermeleri iyi olmuştu. Yutkundu ve derin bir nefes aldı Yousef bu düşünceler üzerine. Ardından banyoya girdi, kapısını iyice kapattı. İçeride duşakabina girmeden de üstünü çıkartabilirdi artık.
Banyo yaparken üzerinden akan is kirleri görülmeye değerdi doğrusu. Eğer biraz fazla su tutmamış olsaydı küvetin bembeyaz, kar gibi olan dibi, petrol tankeri patlamışa dönecekti. Yüzünü iyice yıkamıştı ve her zamankinden fazla kalmıştı banyoda. Banyodan çıkıp, tekrar banyoya girmek bir öncekinin boşa gittiğini gösteriyordu ama kader, yapacak bir şey yoktu bu konuda. Sonunda duştan çıktığında önce havluyla kurulandı, sonra ''wakufu''yu üstüne geçirdi. Souji'nin bedenine göreydi bu tam. Kendi bedenine göre iriydi onunki besbelli. Garip bir his veriyordu, acaba bunu o da giymiş miydi? Vücudunu saran pamuk dokuya dokundu. Gözlerini kapattı ansızın, onun bakışları gözünün önüne geldi. Sanki wakufuyu saran bedenine dokunuşu, ona olan dokunuşu olmuştu. Yüzüne yayılan kızarıklık iyice arttı, solukları kesik kesik, hızlı bir hale gelmişti. Ve bedenine yayılan şu tanıdık his, tahrik olmuştu. Gözlerini hızla açtığında ise wakufunun önünde oluşan kabarıklığı görmesi bir oldu. Oh, uzun zamandır bir kadınla birlikte olmuyordu -ki bir hafta çok uzun bir süreydi- bir erkeği bile arzulamaya başlamıştı.
Düşüncelerini ondan uzaklaştırmaya çalıştı. Gözlerini kapatarak kendini bundan soğutacak şeyler düşünmeye başladı, babası, evet ondan daha fazla iktidarsızlık sebebi olacak bir tek şey dahi yoktu.

Sonunda normale dönüp de boş olan odasına geçtiğinde koca yatak nasıl da rahat görünüyordu gözlerine. ''Souji'nin yatağı'' diye bir sözcük geçti aklından. Resmen o yatakta onu görüyordu. Gözlerini kapattı, başını sağa sola salladı. Hayır, böyle bir şey, Souji'yi o yatakta çıplak hayal edemezdi. Bir dakika, bir de çıplak mı? Yutkundu, neredeyse yeniden terlemişti. Kendine hakim olmak ne kadar da zorlaşmıştı öyle. Neredeyse adamın kollarına koşacak, bir an evvel yatağa atması için yalvaracaktı. Hayır, yeten misafirlerindi, Souji'nin evinde olması bir şeyi değiştirmezdi. Bu düşünce üzerine gözlerinin önüne yeni bir görüntü geldi: Souji'nin misafirleri ve Souji, kahretsin! En iyisi bir an önce yatağa uzanıp, güzel, derin bir uykuya dalmaktı. Bu düşüncelerle yavaş adımlar atarak yatağa ilerledi. Sonunda yumuşacık ipeğin ve pamuğun içine kendini bıraktığında resmen yorgunluğun yatağa aktığını, bulutlar üstündeymiş gibi vücudunun gevşediğini, yüzüne mutlu bir ifade yayıldığını hissetti. Yeşil gözleri kapanarak huzur dolu bir rüyaya sevk etmişti onu. Ve dudaklarında bir fısıltı meydana geldi, belki de kimsenin duymayacağı bir sayıklama. ''Ah, Tetsu. كنت جميلة جدا''

Kendi duşunu aldıktan sonra, temiz bir boxer çıkarıp vermek üzere Yousef’in odasına gitti. Kapıyı çaldı bir kez ama herhangi bir ses gelmeyince girmek zorunda kaldı. Yousef yatağın üzerine uzanıp çoktan uykuya dalmıştı bile. Yanına doğru yaklaştı düşünmeden. Yatakta dağılmış bir wakufu ile yatması… Çok seksi duruyordu… Yatakta yanına oturdu, ona dokunmak için elini uzattı ama, tam tenine değecekken yapmadı. Bir kez başlarsa, sadece bir kez dokunursa duramayabilirdi çünkü. Arzusunu şuan bile dizginlemek zorken bunu yaparsa istemediği kadar ileri gidebilirdi. Elini yumruk yapıp geri çekti, yanından usulca kalkmak üzereydi ki, Yousef’in dudaklarından adının döküldüğünü duydu belli belirsiz. Başını hızla ona doğru çevirdi duyduğuna inanamayarak. Yousef her şeyden habersiz kendinden geçmiş şekilde uyumaya devam ediyordu. Dudakları kıvrıldı hafifçe, uykusunda sayıklıyordu, hem de kendi adını. O zaman cesaret edep parmaklarının tersiyle yüzünden saçlarına doğru okşadı onu. Az kaldı.. Kendini çok az daha tutması yeterliydi. Yanından kalkıp odasına giderken keyfi yerindeydi.

Odasının kapısını açmak üzereydi ki, dış kapının çalındığını duydu. Bu saatte birini beklemiyordu. Kapıyı açtığında model sevgilisi kendisini kollarına atıp dudaklarına ateşli bir öpücük kondurdu. Kendini geri çektiği zaman kız nerelerdesin diye yakınmaya başlamıştı.

Uzun zamandır beni aramadın, telefonlarıma cevap vermedin, iki kez evine geldim ama yoktun.
İşlerim vardı diye yanıtladı Souji umarsızca, sana kaç kez habersiz gelmemeni söylemediğimi sanıyordum? Az önceki bütün neşesi kaçmıştı.
Senin işlerin her zaman önemlidir. Buradan geçerken ışığını gördüm dedi kız, sanki söylediklerini dinlemiyormuş gibi. Ama beni daha önce hiç ihmal etmemiştin. Ne zamandır çekimler için yurt dışındaydım, beni hiç mi özlemedin diye sırnaşık bir şekilde kollarını Souji’nin boynuna doladı.

Belki de gelmesi o kadar da kötü olmamıştır diye düşündü Souji. Hiçbir şey söylemeden kızı kucağına alıp odasına çıkardı. Yousef için kendini tutuyordu ne zamandır, ama bu gece artık dayanacak hali kalmamıştı. Özellikle de onu uykusunda kendi adını sayıklarken duymuşken. Lanet olası işi yüzünden eli kolu bağlı haldeydi. Odasına girer girmez kızın üzerindekileri yırtarcasına çıkarıp onu yatağın üzerine attı. Böyle habersiz geldiğine göre seni cezalandırmam gerekecek diyerek pis bir şekilde sırıttı. Aklından geçenler ve az sonra yapacakları kızın dudaklarındaki arsız gülümsemesini solduracaktı. Bu gece insaflı olamayacak kadar tavan yapmıştı isteği. Kız tuttuğu gibi ters çevirdi ve itiraz sözcüklerine aldırmadan bunu sen istedin güselim diyerek başından tutup yüzünü yatağa gömdü. Zaten tavan yapan şehvetiyle kız çığlıklar atarken arkasından girdi.


----

Ertesi sabah kız erkenden bir iş görüşmesine gideceğini bahane ederek evi terk etmişti. Souji her zaman olduğu gibi duş almadan önce spor odasına gitti. Yousef’in evinde kaldığı zamanlarda bu rütunu oldukça aksatmıştı. Biraz ağırlık kaldırdıktan sonra kum torbasında çalışmaya başladı.

Çığlıklar mı duyuyordu? Sıkıntıyla uyandı. Uyanır uyanmaz da ansızın ayağa kalktı. Kadının teki çığlık atıp duruyordu. Acaba gene mi yangın vardı? Etrafı kokladı, normaldi sanki. Yorganı üstünden attı ve yavaş bir şekilde yataktan kalktı. Az ileride duran iç çamaşırını seçti karanlığa alışan gözleri ve elini ona atarak beceriksiz, sarsak hareketlerle giydi. Wakufusunu hızlı bir şekilde düzeltti. Gene o garip hissi hissetmişti. Sessizce yürüyerek odasının kapısını açtı. Uyku sersemi haldeydi halen ve aklına gelen tek şey kadının tekinin acı çektiğiydi. Bir kaç adım attı koridorda, karşısına çıkan ışığı takip etti. Aralık bir kapıdan kadın sesleri geliyordu.
Sonunda odanın karşısına vardığında resmen uykusu açıldı. Garip bir titreme sardı bedenini. Souji, bir kadını acımasızca... Geri çekildi, görülmek istemiyordu. Diğer yandan da olayı görmek için aralığa başını uzatmaktan kendini alamıyordu. Yüzü daha da beter kızarmıştı, hem kendini kötü hissediyordu, hem de meraklı yaşlılar gibi gözlerini alamıyordu. Bu yaptığının ayıp olduğunu bilse de kendini durduramıyordu. Alt dudağını ısırdı ve ağzının içine çekti. Yutkundu gergin bir ifadeyle onlara bakarak. Gözleri daha çok Souji'nin gergin, şekli düzgün kalçalarında, güzel, biçimli sırtında dolanıyordu. Nasıl da hoştu, teniyle, kasları ve hareketleriyle. Diğer yandan, sanki orada olanın kendisi olmayışına alınmış gibiydi. Dudağını ısırmayı bıraktı, geri çekilip sessiz adımlar atarak geri döndü odasına. Kapıyı sıkıca kapatarak yatağına girdiğinde, yatağın diğer yanına kolunu uzattı, dokundu. Gözlerini kapattı o an. Kendini birden aşırı derecede yalnız hissetti. Küçükken kızkardeşiyle aynı yatakta uyurlardı. Ancak orada olmasını istediği sıcaklık, artık ona ait değildi. Nisa'nın kokusu burnundan gitmiş, teninin yumuşaklığı, tatlı gülümsemesi tamamen hafızasından silinmişti. Onun hafızasındaki yerini o kadın almıştı. K.ltak! Çığlıklar atan, Tetsu'nun altında kıvranan sersem dişiden ölesiye nefret ediyordu. Tıpkı kızkardeşinin kendisinin yerine dişi olarak doğmasını kıskandığı gibi kıskanıyordu onu. Ve ona prim verdiği için Tetsu'ya da aşırı sinirlenmişti. Ve gözlerini sıkı sıkı kapattı, gene de saatler sonra uykuya dalabildi ancak. Kadının çığlıkları moralini bozdukça bozuyordu.

Pek iyi bir uyku uyuyabildiği söylenemezdi. Yataktan da uzun süre çıkmamıştı. Zaten haftasonuydu, hem de o pislik kadını görmek istemiyordu. Garip bir durumdu aslında. Neden bu kadar dert ediyordu ki onu? Tetsu'ya aşık mı olmuştu şimdi? Ah, hayır, bu imkansızdı. Yousef kimseye aşık olmazdı. Bir erkeği çekici bulmakta pek sorun yoktu. Pek ala olabilirdi. Erkeklerin neredeyse tamamında vardı bu yönelim, buna emindi. Güzel olanı, çekici olanı, yakışıklı olanı beğenmek, onları kutsamak erkeklerin en baş göreviydi. Kızın gittiğine emin olana kadar yatakta yattı. Sonra hızlı bir şekilde ayağa kalktı ve wakufusunu esmer bedenine iyice sardı. Odadan çıkarken saate baktı masanın üstünde duran. Saat dokuza geliyordu ve o cadaloz yoktu evde. Biraz etrafı gezmesinde, bir kaç gün kalmak zorunda kalacağı bu evi tanımasında sakınca yoktu. Mutfağı buldu önce, sonra oturma odasını, Souji'nin odası öğrendiği odayı direkt es geçmişti kötü anısından dolayı. Bir sürü oda, bir çok yer vardı ve oldukça büyüktü burası. Alt kata indi, burada bodrum katı da vardı, ne kadar hoştu. Gözleriyle odaları taradı ve kapısı açık olan birine yöneldi. Biraz çatkapı giriyordu ama olsundu. Evi gezdirmeyen Tetsu'ydu ve bu onun suçuydu. ''Günaydın.'' dedi sinirini zerre belli etmeyerek. Onun hırsla dövdüğü kum torbasının yanına yaklaştı -tabi çok da fazla değil- yüzünde kocaman bir gülümsemeyle. ''Nasılsınız bugün, Bay Tetsu?'' Onun kollarını inceledi, her yumrukta kasılan, titreyen göğsüne neredeyse dikkatle baktı. Elinde değildi, tekrar kızarmaya başlamıştı. Bu kadın gibi kızarmaları ne zaman bitecekti Allah aşkına?

Kapıdan gelen günaydın sözcüğünü duyunca başını çevirip Yousef’e baktı. Size de günaydın Bay Yousef, gülümsemesine engel olamıyordu, o her şeyden habersiz olsa da Souji sırrını biliyordu artık. Bunun içinde neşesi gayet yerindeydi. Kum torbasını bırakıp pufun üzerindeki havluyu aldı ve önce yüzündeki sonra göğsündeki terleri sildi. Sonra hiçte yavaş olmayan ama acele de etmeyen adımlarla yaklaştı ona. Gayet iyiyim, peki siz rahat uyuyabildiniz mi bakalım? Yine vücuduna bakarken yakalamıştı onu birde kızarıyordu. Bu işi düzgün yapabilmek için vücudumun paslanmasına izin vermem dedi. Beni her seferinde soyuyormuş gibi böyle kızararak bakmayın bay Yousef yoksa benden etkilenmeye başladığınızı düşünüp duşa sizi de yanımda götüreceğim. Sonra biraz daha kızaran yüzünü keyifle izlerken omzundan kayan wakufuyu düzelmek için elini uzattı. Kendini tutamıyor, ona dokunmak için yanıp tutuşuyordu. Bu ipeksi teni hissetmek istediği başka yerleri de olduğunu biliyordu. Yousef’inde kendini istediğini fark etmişken iş gereği kendini tutmak zorunda kalmak hayli gerici bir şeydi onun için. Sırf bu yüzden dün gece kendini rahatlatmak zorunda kalmıştı. Eli biraz daha omzunda kalırsa ona hemen burada sahip olacaktı. Ona hiç doyamayacakmış gibi dayanabileceği her pozisyonda, bütün gün ve sabaha kadar.. Öhömmm, Elini hiçte gönüllü olmayan bir şekilde çekerken Haksızmıyım yoksa diye fısıldadı. Sonra bir kahkaha atarak böyle şok olmayın, şaka yapıyordum dedi. Elindeki havluyu onun ellerine tutuştururken, kahvaltı hazır olmalı, bana duşta eşlik etmeyi düşünmüyorsanız masada beklemenizi öneririm. Biraz sonra bende size katılacağım. Bu arada, parmağıyla odanın ucundaki diğer pufu gösterdi, bu eşofmanlar bana kısa gelmişti, değiştirecek zaman bulamadım. Kahvaltıdan sonra alış-verişe gitmek için kullanabilirsiniz diye düşündüm dedi.

-----------
Birkaç saat sonra, alış-veriş merkezinde...

Sabah yaşadığı şoktan sonra alış-veriş merkezinde Yousef bir hayli gergindi. Hala yapmaya devam ettikleri de rahatlamasına yardımcı olmuyordu tabiî ki. Efendim ne mi yapıyordu mesela. Benim favorilerim arasındadır diyip eline tutuşturduğu boxerlar ile onu kabine gönderiyor, sonra giyebileceği kadar bir süre tanıdıktan sonra nasıl buldun bir bakayım diyip kabine dalıyordu. Sonra bu yetmezmiş gibi daha da üzerine gidip tenini ikinci bir ten gibi sarar ve insan üzerinde olduğunu bile unutur. Benimkini görmek istermisin? Boxerı yani, hahaha. Zavallı Yousef dışarıdakilere rezil olmamak için sesini bile çıkartamıyordu kabinin içinde. Onu böyle sadece boxer ile görmek, şakaya vurmaya çalışsa da içi gidiyordu o ayrı. Şuan koruması olmasa o dudakların tadını alabilmek, bütün bedenini saklı kalmış egzotik bir ada gibi keşfedebilmek ve Yousefi olduğu gibi bütünüyle içine çekip tüketebilmek istiyordu. Bunları düşünürken telefon geldi, arayan patrondu, önemli bir iş için mutlaka gitmesi gerekirken lanetler yağdırdı. Mağazanın kapısında bekleyen adamalara işaret etti. Sonra hala kabindeki Yousef’e acilen gitmesi gerektiğini korumaların onu bırakacağını söyledi, sonrada uzaklaştı. Şuan da onun Yousef'in yanından ayrılmasını gerektirecek kişi için hiçte hayırlı şeyler düşünmüyordu açıkçası. Patron ancak birisi için gerçekten sıkı bir göz dağı verilmesi yada en iyi şekilde cezalandırılması gerekirse Souji'yi arardı. Çünkü patronun yanındaki adamlar sadece gerekli olan mesajı verebilecek kapasitede değillerdi. Ya hafif kalıyor yada çok ileri gidiyorlardı. O lanet olası köpeğin sıçtığı piçi zor zamanlar bekleyecekti karşısına geçtiği zaman. Bugün patronun istediği gibi kendisini tutabileceğini hiç sanmıyordu, bütün hırsını çıkarmaktan zevk alacaktı. Olay yerine vardığı zaman saatinin kordonunu elinin tarak kemiğine indirdi. Onunla işi bittiği zaman zavallı ucube anasından hiç doğmamış olmayı dileyecekti.

Gözlerini kaçırdı, ne, neden yani, bakamaz mıydı? Böyle konuşması çok, çok, kabaydı. Daha da kızaran yüzünü saklamak ister gibi yana çevirdi. Bu hareketi ani olmuştu biraz ki wakufunun omuz kısmı düşerek, açılmıştı. Bunu düzeltmek için elini kaldırmıştı ki tam, Souji'nin sıcak parmağını hissetti. ''أو، بالطبع، وذلك هو الفتاة قائلا: أنا متأكد'' diye mırıldandı kısık bir sesle. Ancak sesine sözlerindeki siniri yansıtmamaya çalışmıştı. Buraya bir selam vermek için gelmişti ama adam gene o saçma hallerini gösterip sözde umut verme çalışmalarına girişmişti. Ne yapmak istiyordu kendisini? Tek gecede becerip atacak mıydı? Eğer bunu hayal ediyorsa çok beklerdi. Geriye adım attı o eline havlu tutuşturur tutuşturmaz. Ve adamın gösterdiği şeye baktı. ''Bay Tetsu, elinizde hani imkan yoktu? Bu oradayken bana bu tuhaf şeyi giydirdiniz. Tamam, fistana alışık olabilirim ama ''wakufu'' adını verdiğiniz şey cidden rahatsız ediciydi.'' Aslında epey rahattı ama salt ondan ufak bir intikam alabilmek için bu sözleri etmişti. O kendine kabalık edip, flört edip, sonra kızlarla yatıyorsa iyi davranılmayı pek de hak etmiyor demektir. Adam banyoya gitmek üzere çıktığında da devam etti sözlerine. ''Misafir ağırlama geleneğiniz böyle midir?'' Bu sefer sesine yayılan sitem tınılarını en ufak şekilde engellememişti.

Eşorfmanları üstüne geçirerek onunla dışarı çıktığında plazadan halen neden aranılmadıklarını merak ediyordu. Bir sorun mu çıkmıştı? Gerçi sorun çıksa bile aramaları gerekiyordu. Belki de numarayı yanlış söylemişlerdi. Her neyse, alışverişten sonra Tetsu'ya söyler, plazaya bir uğrarlardı. Ciddi manada gidişatı merak ediyordu ve plazanın baş sorumlusu da kendisiydi aslında. Şimdi, burada, alışverişte sürtmek yerine hemen olay yerine gitmesi gerekiyordu. Ancak Souji'nin kendisini oradan ortaya sürüklemesine engel olamıyordu bir türlü. Hemen her erkek gibi Yousef de nefret ediyordu kıyafet alışverişinden ama başa gelen çekilirdi. En kötüsü de boxer denemeleriydi. Adam pat diye içeri giriyordu, söylenmelerini, kızmalarını takmıyordu bile. Yousef açıkçası çileden çıkıp duruyordu ama yapacak bir şey yoktu. Hem o k.ltağına gitmeliydi. Ne işi vardı ki kabinde onunla? Diğer yandan, dokunuşlarının kalbinin atışlarını hızlandırmadığını ya da sözlerinin suratını kızartmadığını iddia edemezdi. Garip bir şekilde adamın itirazlara rağmen ileri gitmesini, kendisini dinlemeden dudaklarını tattırmasını arzu ediyordu. Neredeyse pes edecekti, dizlerinin üstüne düşecekti Yousef de. Neyse ki buna gerek kalmadan Tetsu telefonla arandı. Kimdi acaba? Merakla dinliyordu onu ama dediklerinden bir şey çıkartamıyordu. Ve şimdi de çekip gitmişti Tetsu. Sinirle kıyafetlerini topladı. Bir çocuk gibi tepinecekti az daha. Hem kendisini bu hale getirip, hem de sürtüğüne gitmişti. Kahrolası adam, fazla yüz vermişti ona. Madem o kendisine böyle yapıyordu, o zaman Yousef de umudu kesecek, başka tende avunarak onun etkisini biraz daha azaltacaktı. Bu düşünceyle giyindi, ardından kabinden dışarı çıktı.

Bir iki saat sonra, bir barda, bir kızın yanında oturuyordu. Çok kalabalık bir mekan değildi ama yeterince güzel kadın vardı. Biri tek başınaydı, Yousef de onun yanına oturmuştu. Kızla konuşmaya başladı. Çok güzel, narin bir japon kızıydı. Göğüs namına fazla bir şey olmasa da idare ederdi. Adını sordu Yousef, kız da söyledi kahkaha eşliğinde. Sonra ona kendini tanıttı. Ve öyle böyle kızla ilerletti sohbeti. Gerçekten çok güzeldi, tatlıydı, o da istiyordu besbelliydi. Zaten bu hoş görünümlü Arap delikanlısına karşı koymak isteyecek çok az kız vardı. Elini kızın bacağına attı, itiraz bile gelmemişti. Zaten konuştuklarından anladığı kadarıyla kız boşanmak üzereydi ve kocasının acısını unutturup onu avutacak birini arıyordu. Bu isteğini zevkle yerine getirecekti Yousef. Ta ki biri omzunu tutana kadar, kadını nazik, becerikli parmaklarıyla okşadı. Az evvel hafifçe gülümseyerek inleyen, buna başka yerde devam etmelerini söyleyen kadının gözleri ansızın faltaşına dönmüştü. Ve Yousef ne olduğunu anlayamadan kendini geriye doğru düşerken bulmuştu. Sert bir şekilde sandalyelerden birinin üstüne yığıldı. Can acısıyla kıvrıldı resmen. Sporcu yapısı sayesinde çok fazla bir şey olmamıştı ama sandalyenin bacağı omurgasına batmıştı. Kolundan tutulup yeniden savruldu. Az önce yanında gelen adamlar neden bir şey yapmıyordu? Yousef bu korumaların sinir bozmaktan başka halta yaramadıklarını düşünmeye başlamıştı doğrusu. Adamın kolundan tutmasına direnmeye çalışması çenesine yediği yumrukla sona erdi. İçki sevmediğinden bir yudum dahi içmemişti ama yumruğun etkisiyle sarhoşa dönmüştü. Kendine gelemeden tam olarak barın arkasına doğru çekildiğini hissetti. Sarhoş, kızgın koca tehlikesi. Kahretsin, kadın boşanmak üzere olduklarını söylemişti hani? Anlaşılan adamın pek niyeti yoktu buna. ''Hey, aptal yabancı, demek karımı yapacaktın ha?'' der demez duvara yapıştırmıştı adam Yousef'i. Ona yumruk atmak için hazırlanmıştı tam ama adam saldırısını ustalıkla savuşturmuştu. ''Boşuna uğraşma, gerizekalı, ben eski bir çavuşum.'' der demez karnına yumruğu çakmıştı Yousef'in. İki büklüm olan Yousef, az daha bayılacaktı. Sadece bulanan midesinin yüzünden yere tükürmekle yetinmişti şimdi. Adam omzundan tutarak onu duvara yasladı. Tuhaf bakıyordu, Tetsu gibi. Yousef kurtulmak için çırpınsa da adamın tehditkar tavrı yüzünden fazla direnemedi. Yardım istemek için etrafına bakındı. Adam yeni gömleğinin yakasını çekip yırtarak önünü açtı. ''Ne yapıyorsun be!'' demek için ağzını açmıştı ki adamın ellerinin gittiği yönü görüp refleksle elini tuttu. ''Demek karımın üstünden bu takımlarla geçecektin.'' dedi neredeyse keyifli bir sesle adam. Sonra Yousef'in göğsüne diğer eliyle bastırıp dudaklarına yapıştı. Yousef gözlerini kapattı. Tetsu'yu hayal ediyordu. Acaba o da böyle mi öperdi Yousef'i? Onun adını fısıldadı, ama adamın dudakları yüzünden söyledikleri anlaşılmıyordu.

rp out: Tercüme: Ya tabi, o kıza da öyle diyordun, eminim.