Yaoi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yaoi RPG

Shounen Ai ve Yaoi....
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Joan Cross
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Joan Cross


Erkek Mesaj Sayısı : 35
Yaş : 32
İş/Hobiler : yerine göre uke-seme farketmez ona..
Lakap : joo
Nereden : feleğin çemberinden..

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptyPtsi Tem. 09, 2012 1:31 pm

Bir kumar borcunu denkleştirebilmek için başka bir kumar masasına oturmuştum yine.
Yare yare, ömrüm ve paracıklarım kumar masalarında tükeniyor.
Burdaki silik tiplere karşı kazanmıştım gerçi ama bahsi arttıracak kadar paraları yoktu veletlerin.
Sizinle oynamak zevkti beyler, biraları kaybeden ödüyordu değil mi?
Yüzümde alaycı bir gülüseme ile yarım biramı alıp masadan kalktım. Arka sokaklardan evime doğru bir ıslık eşliğinde yürümeye başladım. Lanet olsun, kazandıklarım diğer borcunu karşılamaya yetmiyordu. Şu Hyundai'nin sahibi yarın ödeme yapardı belki haa. Onu da ekleyince,

AHHH,
Suratıma nerden geldiğini anlamadan yediğim yumrukla kendini yerde bulmam bir oldu. Yakalanmıştım, şimdi çıktık işte,

Ehiehiegi,
Bende tam ilk ödemeyi yapmak için size geliyordum beyler.

Bu iki adam çok ciddiydi ve beni yaka paça sürükleyerek, patronun inine kadar götürüp önüne fırlattılar.
Başımı yerden kaldırdığında karşımda gördüğüm bu kasyığını adamın gözlerinde şakasının olmadığını anlayabiliyordum. O cüssenin karşısında benim yerimde kim olsa titremeye başlardı sanırım. Elimi cebime attım.

Bu durumu birkaç kemiğim kırılmadan çözmenin bir yolu yok mu patron? yanımda ilk taksit olarak küçük bir miktar var.
Evet evet, umutsuzca hiç sonu gelmeyecekmiş gibi yalvarmaya başlamam an meselesiydi.


En son Joan Cross tarafından Çarş. Tem. 11, 2012 8:57 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 48
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptyÇarş. Tem. 11, 2012 1:23 am

Şu dünyada bağımlılık yapan değişik bir sürü şey vardı elbet. Yine de hiçbirinin kumar kadar para kaybettireceğini yahut benim bakış açımdan konuşursak, kazandıracağını sanmıyordum. Neden insanlar diğer şeyler kadar kumarı da severdi hiç anlamıyordum. Şahsen, kumar oynamışlığım vardı, sonuçta derin yeraltının bir kolunu oluşturuyordu. Kumar masasında, insanların diğer tehlikeler karşısında da ne kadar gözü pek olacağı daha rahat anlaşıldığı için, çoğu ortaklıklar bu masalarda başlardı. Tabii ticaret için iyi bir yer olduğunu da unutmamak gerek, kimilerine göre insanlara ihtiyacı olan şey veriliyor, eğlence satılıyordu burada. Büyük paralar döndüğünü kimse inkâr edilemezdi. Sadece getirdiği yüksek meblağlar için sevebilecek biri değildim ben. Elbette, tek para aldığım yer de değildi burası. Şans denilen soyut kavrama insanlarım umut bağlaması anlamsızdı. Elindeki kartlar iyi veya kötüdür, daha ilerisi olmadı hiçbir zaman. Bu kural hayat içinde geçerlidir. Bir nevi hepimiz kumar oynamıyor muyduk? Hayatla olan bir kumar… Kim bilir insanların en önem verdiği şeyi, yaşamı üzerine oluyordu çoğu kumar. Bunu hiçbir zaman net olarak bilemeyeceksek bile, tek bir şey gayet net idi; hayat ile oynanan kumarların çoğu normal insanlardan çok, benim gibi olanlara ait oluyordu. Kumarhanede dolaşmak en son yapacağım şeydi burada bulunmama rağmen. İnsanlarla pek anlaşamayan yapım, doğrudan belayı kendime çekmeme neden oluyordu. Beladan korktuğumdan değildi elbette, belimdeki silahın emniyetini açmak ve iki kere tetiği çekmek çok zor değildi sonuçta. İkinci kereye bile gerek kalmayabilirdi. Yine de burada birilerini harcayarak kendi bölgemde insanların gözünü korkutamazdım. O zaman bana para akışı sağlayacak zavallılar olmazdı zira. Neden buraya geldiğim ise benim bile açıklayamayacağım bir soruydu. Genelde şirkette olur, daha önemli uluslar arası işlerle ilgilenirdim. Sanırım çoğu astımla bile yüzüyüz görüşmemiştim. Gerekli olduğu düşünüldüğü için, sorun çıkaran bölgelerdeki adamlara arada bir görünür ve gözlerini hafifçe de olsa korkuturdum, bunun için silah çekmeye bile gerek olmazdı.

Yanımda bulunan iki adamımla, benim için para döndürenlerden birinin yerine gidiyorduk. Yeri bilmediğim için daha çok eşlik eden bu iki adam aynı zamanda iyi silah kullanabiliyorlardı. Her duruma karşı tedbirli olan yapım, hayatı bir satranç tahtası misali algılayan beynim, her piyonun hamlesini önceden görmek istiyordu. İçeri girdiğimizde bir tiksinme yaşadım, zira burası benim yaşadığım hayattan çok uzaktı. Kapıdaki adamlar ufak bir tedirginlik yaşadılar. Onlara hak veriyordum, çünkü eğer buradaki işten tatmin olmaz isen kaybedecekleri şey işleri değildi, yaşamlarıydı. Sonunda patronlarının odasına girdiğimde ise gördüğüm sahneyi ifade edecek tek bir kelime düşündüm, ‘acinasi’. Patron diye hitap ettikleri, vücudundan kaslar fışkıran şu goril olmalıydı. Hemen önünde ise zavallı bir genç çocuk, biraz hırpalanmış bir şekilde yere çöktürülmüştü.
“Burayı kurtarması için zavallı bir çocuğa mı güveniyorsunuz?” dedim soğuk bir tavırla. Herkesin ilgisini üzerime çektiğimde, ilgi odağı olmaktan hoşlandığım için hafifçe, sinsi bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. Az önce soru sormuştum elbet, ama cevap beklemiyordum. Çünkü bir sorudan çok düşündürtme amaçlı idi sözlerim. Yine de, karşımdaki bu goril adamın cevap vermemesinin gerçek nedeni, cümlemin bir soru olmadığını anlaması değildi. Sadece dili tutulmuştu, şu an bana vereceği hangi cevabın hayatını kurtaracağını bilmiyordu. Kekeleyerek konuştuğunda, ya da çabaladığında diyelim, sadece bir iki hece duyuldu. Uğraşmak için çok sıkıcı… Benim bu işleri yapmak için gönderecek adamlarım yok muydu gerçekten. Yanımda gelen adamlardan biri, huzursuz gözüküyordu. Bize saldıracaklarını düşünüyordu belli ki. İnsan kendi hayati söz konusu olunca ne yapacağı belli olmazdı. Diğer adam ise, daha deneyimli bir biçimde sakin idi. Sonuçta yanımdaki bu iki adamda benim sağ kolum değildi, o seviyenin yanından bile geçemezlerdi. Silahımı adama doğrulttum fazla düşünmeden. Emniyetini bile açmamıştım henüz. “Bakın…” dedim sesim hala doğal bir biçimde sakin çıkıyordu. “Sorun istemiyorum. Yatırımlarımın karşılığını görmek, tek istediğim bu.” Adamın dikkatinin dağıldığını fark edince sesimi yükselttim. “Bana bak dedim pislik herif. Patron olmak için hak etmen gerek. Söyle bakalım sen hak ediyor musun?” Adam karşımda şekilden şekle giriyordu. Bugün kan götürecek havamda olmayışım onun hayatini kurtaran tek şey olabilirdi. “Şimdi, bu genç adamla nasıl bir sorununuz var öğrenmek isterim.” Derken yerde duran gence yaklaştım. Tabanca bu sefer ona doğru bakıyordu. Namlunun ucunu onun gür saçlarında gezdirdim. Daha sonra hemen arkasına çömeldim, zira tüm bu süre boyunca bana sırtı dönük duruyordu. Saçlarından tutup kafasını zorla yukarı kaldırması için çektim. Bu sırada yüzünü ilk defa gördüğümü fark ettim, bir erkek için biraz fazla güzel bir ifadesi vardı, erkek güzeli diyebilirdim onun için. Silahı çenesine dayadım. “Anlat bakalım …”


En son Asami Ryuichi tarafından Çarş. Tem. 11, 2012 1:18 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Joan Cross
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Joan Cross


Erkek Mesaj Sayısı : 35
Yaş : 32
İş/Hobiler : yerine göre uke-seme farketmez ona..
Lakap : joo
Nereden : feleğin çemberinden..

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptyÇarş. Tem. 11, 2012 10:09 am

Tam cebimden parayı çıkarmak üzereydim ki, içeri birisi girdi, belki de birkaç kişi bilemiyorum. Ama karşımdaki çam yarmasının yüzü aniden değiştiğine göre, belki de onun alacaklısıydı. Ancak konuşmaya başladığı zaman öyle olmadığını anladım, yatırımlarım dediğine göre asıl patron olmalıydı. Sesi çok yaşlı gelmiyordu, hiç bağırmamasına rağmen sesindeki tehditkar sakinlik beni olduğum yere çivilemişti. Öyle ki kim olduğunu görmek için başımı arkaya çevirememiştim bile.

Hala yüzümü dönük olduğum çam yarmasının ezilip büzüldüğünü görmek eğlenceliydi doğrusu. Belki de kendi kuyruğunun derdine düştüğü için beni bu gece bırakırdı. Bu genç adamla ne sorununuz var lafını duyduğumda eğlencemin ve kurtulabilme ümitlerimin suya düştüğü an olmuştu.

Sonra ensemde ne olduğunu anlayamadığım bir soğukluk hissettim. Silahmıydı o, sanırım daha büyük bir belaya bulaşmıştım. Postu deldirmemek için elimi çok yavaş bir şekilde cebimden çıkardım. Güçlü bir el saçlarımdan kavrayıp başımı arkaya eğdi. İşte o zaman fark ettim, diğer çam yarmasıyla arasında bariz bir kalite farkı vardı. Çeneme bir silah dayanmışken bile düşünebildiğim tek şey hayatımda gördüğüm en yakışıklı adam olduğuydu. Evet, erkeklerle de yatıyorum ama daha önce beni böylesine etkileyen biriyle daha karşılaşmamıştım. Bu bakışlar bir kadının içini eritip bir erkeği korkudan titretmeye yeterdi. Bana ise ikisi birden oluyordu sanırım. Bir açıklama fırsatı verdiğinde tek ayak üstünde kırık yalan uydurabilen ben nedense doğruyu söylemem gerektiğini hissettim. Sonuçta acımasız görünse bile diğerinden daha makul biri olabileceğini düşündürtmüştü bana.

Bir şeyler söylemeye çalıştım ama başım bu şekilde arkadayken zor konuşabiliyordum haliyle. Sesimin kekelemeden çıkması içinde uğraşıyordum diğer taraftan. Şey, başım, acaba, konuşmak zor oluyor da. Başımı bırakmasına rağmen tedbiri elden bırakmamıştı, silah hala burnumun dibindeydi. Elimim tersiyle dudağımın kenarındaki kanı sildim. Kumar borcum için küçük bir ön ödeme ayarlayabilmiştim. Tamda siz içeri girmeden önce taksite bağlamamızın bir yolu olup olmadığını sormaya çalışıyordum. Aslında ona bakmamam, başımı yere eğmem gerekirdi belki de. Ama elimde değildi, beni delip geçen bu bakışlara esir olmuş bir şekilde devam ettim konuşmaya. Şey birkaç kemiğimin kırılması çalışamayacağım için paralarını daha geç ödeyebilmeme sebep olur sadece. Düşündüm ki yanımda getirdiğim parayı kabul edip bana biraz daha zaman verebilirler.

Aslında tamamen işe yaramaz bir kumarbaz olmadığımı anlatmak istiyordum nedense. Aslında hikayenin adamı ilgilendiren kısmı bitmişti ama konuşmaya devam ediyorum durmadan. Belki diğer taksiti arabalarınıza servis hizmeti vererek de ödeyebilirim. Aracını böyle bir gence emanet etmeyeceğini düşünerek içinden gülüyor olabilirdi. Göründüğüm gibi değilim, küçük yaşlardan beri bir tamirhanede büyüdüm. Ayrıca makine mühendisliğinde okuyorum. Ara sıra yaptığı işi söylemeye gerek yoktu tabiî ki. Efendim, bir kolaylık sağlamanız için ne gerekirse yapabilirim, sadece bana söylemeniz yeterli.

Konuşmam bittiğinde hala adamın ne düşündüğünü belli etmeyen ifadesiz yüzündeki gözlerine bakıyordum. Bu da neydi şimdi, biliyorum artık çekmeliyim bakışlarımı. Ama şuan korkudan altıma edebilecek olsam da, sanki öyle değilmiş gibi bakarak onu küçükte olsa etkilemeye çalışıyordum belki de.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 48
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptyC.tesi Tem. 14, 2012 4:26 am

Sızlanırken, benimkine epeyce yakın olan vücudunun hafifçe titrediğini algılayabiliyordum. Bu iyi idi, zira bir adam korkarken yalan söyleyemezdi. Özellikle bu korku ölüm korkusu ise… Elbette bazı insanlar için daha büyük korkular vardı, ancak önümde duran bu genç için pek söylenemezdi. Saçlarından tuttuğum kafasını bırakırken parmaklarım onun renkli saçlarının içinden geçmişti. O kendini toparlamaya çalışırken, bir kez daha süzdüm onu göz ucuyla. Hırpalanmıştı elbet, yine de sanki kıyamamışlardı ona. İnsaflı bir şekilde hırpalanmıştı zira, ayağa kalkıp son gücüyle kaçabilecek kadar sağlam duruyordu. Elimdeki silahtan korktuğunu biliyordum, bu beni eğlendiriyordu. Onun bilmediği benim bildiğim bu neden emniyetinin kapalı olmasıydı. Bu yine de arkamdaki iki adamın elindeki silahların hazır olduğu ve yanlış bir hareketinde vurulacağı gerçeğini değiştirmiyor olsaydı bile. Ön ödeme, hazırlıksız olması… Bir sürü bahane sunarken onu dinlemiyordum bile. Karşıdaki adama kaydı gözlerim; zaten şekli benzediği yetmezmiş gibi, şimdi de sinirli biçimdeki duruşu ve yaptığı o hareketlerle bir gorile benziyordu. Ufacık bir çocuğu bile düzgün dövemediği için gözümden tamamen düşmüş bulunmaktaydı ‘Patron’ olan bu adam. Hemen önümdeki bu genç adam, hala endişeli, adeta onu vurmamam için yalvaran o gözlerle bana bakıyor ve erteletmemi isteyip duruyordu. Yaptığı değişik önerilerle aklimi çelmeye çalışıyordu. Arabaya servis hizmetiymiş… Oradan ihtiyacı olan biri gibi mi duruyordum onun gözlerinde. Benim arabalarım için zaten çalışan bir düzine bu işte ustalaşmış elemanım vardı. Tsch… Bu sözü hakikatten beni eğlendirmişti. Şu an yalvaran birisi olarak elinde ne varsa sunuyordu bana. Daha öğrenci olmasına rağmen büyük bir kumar borcuna düşmüştü. En kötüsü de bu pis yerlerde gezinip kumar oyunundan zevk alması, diye düşünmeden edemedim. Annesinin, babasının zor verdiği parayı eğlencesi için mi harcıyordu? Gerçekten bu genç adamın para konusunda ciddi bir derse ihtiyacı vardı. Yine de insanları, doğrudan yargılayamazdım. ‘Ne gerekirse yaparım.’ demek. Bu son söylediği söz, ister istemez yüzümde hafif bir sırıtışa neden olmuştu, elbette ki iyi niyetli değildi. İnsanları elimde tutmayı seven biriydim, çünkü asıl güç ne paradan gelirdi ne de rütbeden. Gerçek güç insanları elinde tutabilmekteydi, onları yönlendirmekte, onlarla oynamaktaydı.

Bir an için arkamı dönüp, iki korumama bakmam gerekti. Bir tanesi gardını biraz indirmiş gibi duruyordu; ancak kafamın o yönde olduğunu fark edince silahını hafifçe kaldırarak kendini düzeltti. Elbette, sorun çıkacağı için onlara bakmamıştım. Ne de olsa, patron dedikleri şu it herif, ilgim ondan başka yöne kaydığı için rahatlamış duruyordu. Benden kurtulduğunu düşünüyor olmalıydı. Henüz ne kadar yanıldığını anlayamamıştı ne yazık. Belki de bu nedenle gereken o şeye hiç sahip olamamıştı. Önemli olanın etrafındakileri ezmek olmadığını anlamamıştı. Kendisiyle benim aramızdaki o büyük farkı görememişti. Yeniden Mor saçlı gence doğru döndüm. “Hala olayı anlamıyorsun.” Namlunun soğuk ucunu yanağına yasladım. “Olay, sadece para değildir. Çarkın bir parçası olmaktır.” derken boş olan elime onun bileğini kavradım. “Çarkın bir parçası düzgün çalışmaz ise ne yaparlar biliyor musun?” Onun canini acıtacak kadar sıktım bileğini. “Onu yok edip yenisini yerleştirirler.” Son sözü söylerken gözlerimi gorile çevirdim. Bir anda gözlerinin açılıp, yutkunması gözümden kaçmamıştı. Avucumu açarak bileğini serbest bıraktığımda, elimi yukarı kaydırarak parmaklarımı parmaklarının arasına yerleştirdim. Daha sonra odadaki kişilerin zor duyacağı şekilde kulağına konuştum. “Bir insana acı çektirmek, işkence etmek, unutamayacağı bir ders vermek istersek onun parmaklarını kırarız. İnsan parmakları, çok kolay kırılır biliyor musun?” Sesimin tehditkâr havadan epey uzakta olduğunun farkındaydım, zira sesimde duygu belirtisinden eser yoktu.
Ayağa kalkarken onu kolundan yakalayıp, ayaklanmasını sağladım. Silahı onun güzel çehresinden çektiğim zaman daha bir rahatlamış olmalıydı. Onu tek hamlede kendime çevirip çenesinden yakaladım ve olabildiğince yaklaştırdım. Ondan uzun olduğum için kafam aşağı doğru hafif eğik duruyordu. Gözlerinin içine doğrudan baktım, göz yalan söylemez idi. Onun mavimsi yeşilinde, tedirginlik son derece belirgin görünüyordu. “Tabii, sen ne gerekirse yapacaksın.” Dedim onun kelimelerini kullanarak. Kaşlarım çatılmasına rağmen, hafifçe tebessüm oluştu suratımda. Çenesini kavramakta olan elimle, başparmağımı yukarı kaydırıp alt dudağında gezdirdim. Bu iş giderek hoşuma gidecek gibi görünüyordu.
Out: sabah sabah rp tamamladım, on üzerinden sıfırlık bir şey oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Joan Cross
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Joan Cross


Erkek Mesaj Sayısı : 35
Yaş : 32
İş/Hobiler : yerine göre uke-seme farketmez ona..
Lakap : joo
Nereden : feleğin çemberinden..

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptyC.tesi Tem. 14, 2012 4:33 pm

Ben konuşmamı bitirince bir süre sessizlik oldu. Gerçek “patron” bakışlarını benden çekip çam yarmasına dikti, ama bana geri dönmesi uzun sürmemişti. Bu sessizlik beni fazlaca endişelendiriyordu ki, yeniden konuşmaya başladı, aynı zamanda bileğimi yakalayıp canımı yakana kadar sıktı ve sıktı. Hanım evladı olduğumu düşünmesin diye –ki öyle değildim- bağırmamak için dişlerimi birbirine geçirdim. Ama yüzümden çektiğim acının çok kolay okunduğunu biliyordum. Sonunda cevap verebilecek kadar ağzımı açtığımda yeniden yalvarmaya başlamak yerine aslında istemediğim şeyler söyledim.

E- evet patron-san, ancak ben çarkın kendisi bile değilim, küçük bir çarkın küçük bir dişlisiyim sadece. Ben sonunda bileğimi bırakacağını düşünürken parmaklarını benim parmaklarıma kenetledi. Sonra kulağıma eğilip benim bile zor duyacağım bir sesle konuşmaya devam etti sıkarken. Sözleri bariz bir tehdit içerirken sesi tamamen bundan uzak sakin bir şekilde nasıl çıkıyordu anlayabilmiş değildim. Ilık nefesi kulağımda dans ederken ister istemez içimde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Ancak parmaklarımın acısı beni kendime getirdi yeniden. Kahretsin, nasıl olup ta beni un ufak edebilecek adamdan bu kadar etkilenebilirdim. Lütfen, lütfen, parmaklarım olmaz patron-san, lütfen. Acı çektirmenin başka yollarıda var…

Başıma gelebilecek herhangi bir darbeye karşı gözlerimi sımsıkı yummuştum bunu söyledikten sonra. Ben, ben tamircilik yaparak okul harçlığımı çıkarmaya çalışıyorum. Parmaklarıma bir şey olursa çalışamam. Zaten notlarım düştüğü için bursumu kaybettim. Aradaki farkı kapatabilmek için kumar oynadım yemin ederim, yemin ederim.

Bir gözümü açtım yavaşça, beklediğim darbe gelmeyince diğerini de araladım. Ama o kolumdan yakalayıp tek hamlede kendisiyle birlikte beni de ayağa kaldırdı. İtiraf etmeliyim inanılmaz bir gücü vardı. Ondan daha yapılı olduğu halde çam yarmasının asıl patrondan neden bu kadar çekindiğini anlayabiliyordum. Eminim elinde silahı olmasa bile onu kolayca alt edebilirdi, tabiî ki elini onun kanına bulamaya tenezzül ederse. Çenemden kavrayıp beni tamamen kendisine yaklaştırdığın da nefesimi tuttum. Yanlış söyledim aslında ona bu kadar yakından bakabildiğim için nefesim kesildi demem daha doğru olurdu.

“Tabii, sen ne gerekirse yapacaksın.” Söylediği şeyi duyunca içine düştüğüm endişeyle karışık heyecan duygusu tüm bedenimden okunuyor olmalıydı. Baş parmağını dudaklarımda gezdirirken bu heyecanım daha da arttı ve titremeye başladım. Ama korkudan değildi kesinlikle… Tamam kabul, korkuyordum da biraz. Ama beni asıl titreten şey savurduğu tehditlere rağmen kısacık bir zamanda beni böylesine etkileyen bu adamla birlikte olma düşüncesiydi. Çatık kaşlarına rağmen tebessüm eden dudakları bunu yapacağına dair düşüncemi pekiştirmişti. O dudakların bana yaşatabileceği zevki düşünürken yavaş yavaş bir hararet yüzüme doğru yükselmeye başladı.

Harfi harfine evet dedim. Sesim tahrik edici bir fısıltı şekilde çıkmıştı. Ne istiyorsanız, o kadar iyi olacağımki, diğer ödemeyide bu şekilde isteyeceksiniz derken elimi yavaşça kemerine doğru götürdüm. Herhangi bir itiraz yükselmeyince dudağımın kenarını ısırarak devam ettim. Kayışı yavaş yavaş bağlarından çekerken önünde diz çökmeye başladım. Adamları arkasında kaldığı için ne yaptığımı göremezlerdi. Benim sırtımda çam yarmasına dönük olduğu için en fazla diz çöküp yalvarmaya başladığımı düşünecekti. Başımı kaldırıp yukarıya onun yüzüne doğru çevirdim. Su yeşili gözlerimde duyduğum heyecanımı gizleyemiyordum. Önünde yükselmeye başlayan kabarıklıktan aletinin ne kadar büyük olduğu anlaşılabiliyordu. Ne demişler, boyutları değil işlevi önemliydi. Ama onun gibi kontrollü birinden daha azını beklemiyordum açıkçası, bir kez başladığı zaman beni saatlerce esir alacağını tahmin edebiliyordum. Hemen burada mı istersiniz patron-san dedim sadece onun duyabileceği bir sesle. İçimden bu kadar kişinin önünde olmasın diye dua ediyordum, daha sonra o çam yarmasının da bana musallat olmasına dayanamazdım. Bunu yapana kadar beni hemen şuracıkta öldürseler daha iyiydi, yada onların zahmet etmesine bile gerek yok ben kendimi öldürürdüm. Cevabını beklerken, duyduğum arzuyu gizleyemez olduğum gözlerimi onun derin bakışlarına diktim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 48
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptySalı Tem. 17, 2012 1:16 am

Vücudunun aralıksız titremesinin sebebini, mavimsi yeşilimsi gözlerinden okuyabiliyordum. Bu kadar çabuk bu denli şehvetle yüklenmesine şaşırdım diyemezdim, yine de şaşırmamış olmam bunun normal bir durum olduğunu göstermiyordu elbet. Yüzü daha çok şaşkın bir ifade de takılı kalmıştı adeta. Çok beklemeden yüzüne de hareketlilik geldi, gözleri her ne kadar tersini diyorsa da, dudakları bunu gerçekten istiyormuşçasına tebessüm etmemişti henüz. Yaşadığı ikilem miydi onu bu şekle sokan? Belli ki istiyordu içten içe beni; ancak kararsızdı bu konuda, belki de sadece afallamıştı. Konuşmaya başladığında bir anda o eski tavrını atmış gibiydi. Daha çok birlikteliği arzulayan bir kadının, erkeğin başını döndürüp onu istemesini sağlayacak sesiyle konuşuyordu. Onu tekrar arzulayacağımı anlatan o sözcükleri sarf ederken bile, bunun doğaçlama olmadığını düşündürttü bana davranışları. Doğrudan kemerime süzülüp diz çöktüğünde, sadece onu izlemeye dalmıştım, tek sözcük bile kurmadan. Ne yapacağını iyi biliyor olmalıydı, bunu ilk yapışı olmamasından dolayı. Az önce saf olduğunu, yalnızca bir öğrenci olduğunu, kumara para kazanmak için daha henüz başladığını itiraf eden bu genç adam; şimdi erkeklerle seks hakkındaki her şeyi biliyordu. Bir ihtimal, o erkek güzeli yüzü onun zaten erkeklerle yatan biri olmasını sağlamıştı. Diğer yandan ise, hayatı pahasına bile olsa bir erkeğin bu denli derinden arzulaması… Kafasını kaldırıp bana sorusunu yönelttiğinde, işte bu sefer beni şaşırtmayı başarmıştı. Hâliyle bunu yüzüme yansıtacak değildim. Önce bu kadar istekli olması, şimdi ise… Utanıyor muydu? Farkına vardığımda istem dişi bir gülümseme yerleşti yüzüme. Gözlerimi kısarak, dışarıdan bakan birinin basit kelimelerle yorumlayacağı şekilde ‘haince’ baktım ona. Burada, tüm bu insanların önünde. Normal de benim için bir sorun bile sayılmazdı bu. Ancak hala toy sayılan bu genç için anlaşılan büyük bir sorundu. Arzu dolu o bakışlarını benim gözlerimde kaybederken, yüzündeki yalvarma ifadesi de iyice belirginleşmişi. Madem devamını getiremeye çekinecekti, burada bu kadar ani bir biçimde başlamamalıydı da. Elimi kabarık mor saçlarına koydum sert bir biçimde kafasını bastırır gibi. Saçlarının arasında dolaştırdım parmaklarımı. Hemen ardındansa ona hamle fırsatı bırakmadan kolundan tutarak yeniden ayaklanmasını sağladım. Elbette acı çekmeliydi; ama bu şekilde aşağılanarak yaşamayacaktı o acıyı. Sadece gözünü korkutmak için yapmıştım az önceki hareketimi. Bıraksaydım burada devam edecek miydi? Bir yandan da, o başladığında, şu pis goril herifin onu bakışlarıyla bile becermesini istememiştim. Bu gece bana ait olacaksa, tüm bedeni ve ruhuyla benim olmalıydı. Karşımdaki goril, onu becerirken izleyerek eğlenmemeliydi.

Odadaki, iki adamım ve çekerek sürüklediğim bu genç haricinde, bugün kaderlerini belirlemeye geldiğim tüm o pisliklere bir kez daha baktım, onlara karşı duyduğum nefreti belirtecek şekilde. Bilmek için mafya olmanıza gerek bile olmayan klasik, ‘Sakın düşmana arkanı dönme.’ sözünü ben de biliyordum elbet. Ancak karşımdaki bu ekibin benim düşmanım olacak kadar bile değerleri olmadığını anlayınca yaptım bunu. Gencin kolunu sıkı bir biçimde tutarak onun önden gitmesini sağlıyor hemen arkasından yürüyerek ona durma fırsatını vermiyordum. Tam bu köhne odadan ayrılmak üzereyken adamlarımın hizasında bir saniyeliğine durdum, benim aksime onlar hala gorile doğru dönüklerdi. “Bitirin.” Dedim sakin sessizliği bozarcasına. Önümde odadan çıkmasına bir nevi yardımcı olduğum genç ile küçük binadan henüz ayrıldığımızda iki el silahın sesi kulaklarıma ulaştı. Ne gariptir bana ufak bir çanın sesinden pek de farklı gelmiyordu artık. Genç adamı binanın bakımsızlıktan yıpranmış duvarıyla kendi bedenim arasına sıkıştırdım.”Tabii, seninle işimiz henüz bitmedi.” Orada, o odada yapmasına izin vermememin nedeni onun yalvarırcasına bakan çehresi değildi. Asıl sebep, benim ayaküstü işleri hiç sevmediğim gibi, düzgün olmayan bir yerde biriyle birlikte olmamayı sevmememdi. Benim standartlarım için çok düşük… Bu genci burada duvarda da benim yapmayacaktım, o fare ininde yapmadığım gibi. Yakınlarda bildiğim bir otel vardı, sıkça kaldığım için yüzüm orası için tanıdıktı. Oraya gitmek üzere genci arabaya attım. Bugün ona kaçış olmayacağını anlatan bakışlarımla yanındaki yerime oturdum. Adını bile söylemeye gerek olmadan şoförüme otele gideceğimizi söylemiştim, bunu yaparken bakışlarım genci süzüyor, yüzümde ise belli belirsiz bir ifade oluşuyordu. Onu kendime doğru çekmek için elimi beline doladım. Bir yandan da boynuna dudaklarımı koydum. Emme yalama öpme üçlüsü arasında gezdirdim dudaklarımı onun boynunda. Bel altına doğru elim yerini henüz buluyordu ki, arabanın freniyle hafifçe sarsıldı. Otele gelmiştik bile.

Onu odadan çıkarttığım biçimde, kolunun yukarısından yakalayıp sürükledim yanımda. Odam önceden ayırtılmıştı bile. Doğrudan o lüks süite çıkarken bile ellerim onun vücudunda geziyordu, yeni bir dünyayı keşfedermişçesine. İçeri girdiğimizde işiklari bile açmaya gerek duymadım odanın büyük bir kısmını kaplayan devasa iki kişilik yatağı, ay ışığının altına gayet net seçebiliyordum. Onu yatağa bırakırken yahut onun gözüyle söyleyebileceği gibi onu yatağa doğru bastırırken pantolonunu çekerek onu soymaya başlamıştım. Bir elimi yüzüne götürdüm, öndeki saç parçalarını kenara çekmek için elimi yana doğru kaydırdım. Şimdi gözlerindeki gerçeği daha iyi görebilirdim o mavi yeşil karışık renkte sanki bir şeyler yazıyormuşçasına okumaya çalışırken. “Bakalım sözlerin kadar vücudunda iddialı mı?” Yoksa her şey kemiklerinin kırılmaması için uydurulmuş laflardan mı ibaret.
out: Yapalim diye bu kadar israr anca bu kadar bir rp.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Joan Cross
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Makina Mühendisliği
Joan Cross


Erkek Mesaj Sayısı : 35
Yaş : 32
İş/Hobiler : yerine göre uke-seme farketmez ona..
Lakap : joo
Nereden : feleğin çemberinden..

Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih Empty
MesajKonu: Geri: Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih   Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih EmptySalı Tem. 17, 2012 8:50 am

Elini başımda hissettiğim zaman korktuğum oluyor diye düşündüm. Bu çam yarmasının önünde rezil olacaktım. Tam fermuarını da açacaktım ki, hiç beklemediğim bir şekilde beni ayağa kaldırınca sanki tüm borcum silinmişçesine sevindiğimi söylemem yalan olmazdı. Birlikte dışarı çıktığımızda arkamızdan duyduğum silah seslerinden etkilendiğimi söyleyemem. Etkilendiğim şey onun infaz emrini hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde sakin bir şekilde vermesiydi, sanki bana iki bira alıp gelin der gibi. Sonuçta dünyadan birkaç pislik temizlenmişti. O çam yarması devreden çıktığına göre borcumun sahibi dizlerimin bağını çözen bu adamdı artık. Beni duvar ile arasına sıkıştırıp benimle işinin henüz bitmediğini söyledi. Konuşup bu anın büyüsünü bozmak istemiyordum. Beni araca atıp büyük ihtimalle kaderime yön vereceği yere doğru götürürken içeride bana daha sonra yaşayacaklarımın ön gösterimini yapıyor gibiydi. Konuşmaya bile gerek duymadan beni sadece bedeniyle kontrol ediyordu. Evet dudaklarını daha baştan çıkarıcı şeyler için kullanmasında benim için sakınca yoktu. Eğer gideceğimiz yere biraz daha ulaşmamış olsaydık daha arabada kucağındaki yerimi alacak gibiydim. Ama araba ani bir fren yapınca onun olmak için fazla beklememe gerek kalmadığını anladım.

Onunda arzusu tavan yapmış olacak ki, otel odasına çıkarken bile elleri rahat durmuyor, okşadığı yerlerde bedenimi tutuşturmaya devam ediyordu. Nasıl olup ta kendimi kaybedecek kadar ona tutulabilmiştim, bu bir ilkti benim için. Alaca karanlıkta bile odanın ne kadar lüks olduğunu seçebiliyordum. Beni yatağa bastırırken asansörde açmış olduğu düğmelerimin sayesinde pantolonumu rahatça çıkarabilmişti. Bir şekilde ellerinin baskısından kurtulup doğrulartak omzumun üzerinden elimi arkaya atarıp tişörtümü çıkardım. Onun kadar olamazdı ama yaşıma göre benimde vücudum fena sayılmazdı, bunu onun karşısında sergilemek için daha fazla bekleyememiştim. Sadece gülümsedim Okadar itaatkar olacağımki, yarın sabah bile beni bırakıp çıkmak istemeyeceksin. İzin ver patron dedim buğulu bir sesle. Evet beni altına almak için sabırsızlandığını düşünsem de işleri ağırdan alıp arzusunu doruk noktasına çıkartmak, onu ben soymak istiyordum. O fare ininde başladığım işe devam edip gözlerine bakarken kemerini çıkarıp omzumun üzerinden arkaya attım. Sonrada pantolonunu fermuarını çözüp ayaklarının dibine kadar sıyırırken ellerimi aletinin üzerinden geçirdim. Sonra bir elim göleğinin düğmelerini çözerken diğeri açılan yerlerde bedenine sürterek yukarı doğru çıkıyordu. Gömleği omuzlarından sıyırıp kollarından çıkardım. Başımın üzerinde birkaç kez çevirip nereye gittiğine dikkat etmeden fırlattım bir köşeye. Ellerim hayran olduğum vücudundan ayrılmadan arkasına doğru geçtim, başıyla beni takip edip oda döndü. Ellerimi sert ve kaslı göğüslerine yerleştirerek yatağa doğru gitmesi için baskı uyguladım biraz. O daha yatağa oturmadan hızlı davranıp ani bir hareketle boxerını alaşağı ettim.

Sonrada ellerimi dizlerine doğru koyup eğilerek dudaklarını öpmeye başladım, hırsla ve tutkuyla. Dengemi sağlayabilmem için elleriyle kalçalarıma yapışmıştı. Dudaklarından boynuna, ordan da sertleşen göğüs uçlarına doğru öperek ve emerek aşağıya doğru inmeye devam ettim. Sonra yatağın önüne tamamen diz çöktüm. Bir elim bacağındaydı hala, diğer elimle ereksiyon halindeki önümde dikilen sert organını tuttum. Onun boyutlarındaki bir şeyin bana neler yaşatabileceğini düşününce yeniden titremeye başladım. Sanki her hareketim bir öncekinden daha yavaş gibiydi. Bunun sonu fena olacaktı biliyorum. Tamamını ağzıma almadan önce başını ıslattım ve dilimle her yerini dolaştım. Kökünden tutuıp avcumun içinde sıkarken gözlerinin içine bakıp santim santim ağzıma almaya başlayınca elleri canımı yakacak kadar saçlarımı kavradı. Bu sert davranışları beni daha çok heyecanlandırıyordu. Eminim şu an kontrolün bir an önce kendisine geçmesi için can atıyordu. Ama ben bu işin aceleye gelmesini istemiyor, onun tadını doya doya çıkarmak için elimden geleni yapıyordum. Çok değil zaten, biraz sonra benimki bitip onun dansı başlayacaktı. Aletinin hepsini alabildiğim söylenemezdi tabiî ki, dudaklarımın arasına sıkıştırmış belli bir ritmi tutturarak dilimin üzerinde kaydırmaya devam ettim ileri geri. Onu böyle boşaltmaya niyetim yoktu ancak içime girmeden ne kadar ıslatırsam o karda iyiydi değil mi? Artık sabrı kalmadığını göstermek için başımı iki yanından tutup aletini hızla içeri itti, boğazıma kadar girdiğinde nerdeyse kusacaktım. Sonra kollarımdan tutup beni tek hamle de kaldırarak yatağa atıp üzerime çıktı. Sanki kaçacakmışım gibi elleriyle omuzlarıma bastırıp beni yatağa çivilemişti şimdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Arka Sokaklarda Yakalanan Kör Talih
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Arka Bahçe

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yaoi RPG :: Her şey :: Tokyo :: Şehir Merkezi-
Buraya geçin: