Yaoi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yaoi RPG

Shounen Ai ve Yaoi....
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

  Ejderin prensi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Rein Raynolds
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi



Erkek Mesaj Sayısı : 6
Yaş : 28
İş/Hobiler : Üniverste öğrencisi
Lakap : tescilli uzaylı
Nereden : Uzayın derinliklerinden bir yerden

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptySalı Mayıs 03, 2016 8:57 pm

Ne güzel eğlenceli bir gün geçirmiştim. Ailem bunu bozmasaydı bi yerde bi hata var derdim ben de zaten . Eve gelir gelmez annem yanıma gelip üzerimi değiştirip babamın çalışma odasına gelmemi söyledi ve gitti. Muhtemelen dersten sonra arkadaş edinip aralarına karışmak için korumaları atlatmaya çalıştığımı ve başaramayıp yakalanmamam hakkında güzel bir vaaz dinliycem . En yavaş haraketlerle odama gitmeye başladım . Kaplumbağa ile yarışa girsem hiç yorulmadan geçer beni kesin . Odamın 2.katta olması ile daha çok zaman öldürüp babamın çalışma odasının önüne bir yarım saat sonra gitmiştim . 5 dakikadır da kapıda dikiliyorum . En sonunda ne olacaksa olsun diyip birden içeri girdim . Keşke bi kapıyı çalsaydım. İnsanın anne babasını Öpüşürken yakalaması pek de güzel değil . Şimdi daha da çok kızacaklar . Babam vaaz vermeye çoktan başlamıştı ama ben onu dinler gibi yapıp düşüncelere daldım . Zengin olmak da başa bela yaa . Ülkenin hatta dünyanın en zengin sayılı ailelerinden birinin oğluyum . Hem de tek çocuğu . Evet belki üstün zekam sayesinde tıp okuyor ve ailemle genelde mutlu mesut yaşıyorum ama zengin olduğum için dışlanıyorum . Hiç de öyle filmlerdeki gibi param için yanımda olan arkadaşım yok . Düşünün onlar bile yok . Babam bana kızmaktan yorulunca annem konuşmaya başladı . Tamam dinlemiyordum ama bi yere kadar babam sirketin başına benimgeçeceğimi kendime çeki düzen vermem gerektiğini söylemesi son nokta oldu . Ben tıp okuyorum doktor olucam . Her seferinde bu tartışmayı yaşamaktan bıktım için bu sefer sustum . Biraz daha konuşturan sonra odadan çıkıp onları yalnız bıraktım. Biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı . Odama çıkıp kitap mi okusam? bahçede kahve mi içsem ? Hayır eğer hayatımda birşeylerin değişmesini istiyorsam önce benim farklı bir şeyler yapmam gerekli. Bahçeye çıkıp korumalara yöneldim.

'Arka bahçede tuhaf birini gördüm bi bakın lütfen . '

Bütün korumalar arka bahçeye giderken ben de son sürat evden uzağa koşmaya başladım . Kendimi suan cidden özgür hissediyordum . Belki yine azar yiycektim ama olsun şuanki bu özgürlük hissine değer . Yorulup buldugum bir banka oturdum . Prens gibi büyüyen biri olmama karşın çok hızlı koşan ve kendi çapında dövüş sanatları ile uğraşan biriyim .

Uzun süre bankta dinlendikten sonra tam yeniden yürümeye baslayacakken ilerde duran aşırı havalı arabaya bakakaldım. Bu benim bir yıldır almak istediğim bir arabaydı. Sahibi kimse kesinlikle çok zevkli biri .

Arabayla olan ilişkim ne olduğunu anlamadan beni yakalayan bir çift kol tarafından kesildi . Ya da bir üst seviyeye mi çıkarıldı desem ? Çünkü o ne uduğu belirsiz adam beni o güzelim arabanın bagajina attı !!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Axell Venburg
Kara Ejderha
Kara Ejderha



Erkek Mesaj Sayısı : 8
Yaş : 27
İş/Hobiler : Adam kaçırmak, parayı severim mesela... hmmm

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyÇarş. Mayıs 04, 2016 9:57 am



Üç ay. Altı yüz sene yaşadığınızda üç ay çabuk geçer sanıyorsunuz. Ama gerçek formumu alamamanın yanında, birde ufak bir arabanın içinde sıkılıp kalınca uzun geliyordu üç küçük ay. Hepsi lanet gelenekler yüzündendi. Bir ejderha olmak altın biriktirip prenses kaçırmak anlamına gelirdi, şey yada benim durumumda prens. Zaten yılların ilerleyişiyle altın sadece takılarda kullanılır olmuştu, artık para daha önemliydi, bu beni tabii ki altın gibi para biriktirmekten alıkoymamıştı. Ejderha formumda kağıt paralar üstünde yuvarlanmak altın sikkeler üstünde kaymak kadar zevkli olmasa da idare ediyordu. Sorun soylu kandan birini kaçırmaktı. Kaçırma kısmı o kadar da dert değildi aslında, insanlar yaşadıkları yüzyılın polis ve kamera tarzı modern faktörlere çok fazla güvenip gardlarını düşürüyorlardı. Asıl dert soylu kanı bulmaktı. İnsanlar cumhuriyet ve demokrasi aşkıyla kral ve kraliçeleri tek tek tahtlarından etmişlerdi, tabii soyları hala devam ediyordu, öldürülmek yerine sürgün edilmiş soylularda vardı, ama bir kale yada şatoda yaşamadıklarında onları bulmak doğal olarak daha zordu.
Eski zamanlarda bir kalenin kulesinden bir prensi pençelerimle kapmanın ne kadar kolay olduğunu hatırlayınca iç çektim. Ejderhaların kraliyet ailesinden birini kaçırmak konusunda bu kadar ısrarcı olma nedenleri tatlarıydı. Nedenini kimse bilmiyordu ama soylular daha lezzetliydi, kokuları bile normal insanlardan farklıydı, hem onları kurtarmak için gelen şövalyelerde ekstra atıştırmalık oluyordu. Eski zamanları özlüyordum, ama şimdide ejderhalar azaldığı için sık sık bölge kavgasına girmem gerekmiyordu, hem sevdiğim bir sürü televizyon programı vardı.
Düşüncelere dalmışken çok hafifçe araladığım camdan giren kokuyla irkildim. Tatlı kokuyordu, takip ettiğim çocuk ev dedikleri malikaneden çıkmıştı. Üstelik de yalnızdı. Onu kaçırmak için daha çok okuldan sonraları arkadaşlarıyla takılmak için korumalarını ektiğinde şansım olur sanmıştım, ama işte içgüdülerim yanılmamıştı. Evin önüne gelmekle iyi yapmıştım.
Çocuk, yada üç aylık izlemem üstüne öğrendiğim adıyla Rein arabaya şöyle bir bakış atıp yürümeye devam etti. Daha çok arabanın modelini bakmış gibiydi. Eh, anlayabiliyordum bu araba benim de favorimdi. Göz ucuyla beni göremeyecek kadar uzaklaştığına emin olunca sürücü koltuğundan kayıp sessizce dışarı çıktım ve hızlı olmak açısından kapımı açık bıraktım. Bagajıda açtıktan sonra çevreyi kolaçan edip kimsenin olmadığından emin oldum, neyse ki saat geçti ve bomboştu sokak.
Koşmama gerek kalmadan birkaç hızlı adımla çocukla aramdaki mesafeyi kapatabilmiştim, uzun bacaklara sahip olmanın da artıları vardı. Bir elimi ağzına, bir kolumu beline dolayıp ayaklarını yerden kestiğim çocuk hemen çırpınmaya başlamıştı. Kaşlarımı çattım. Evden kaçmak için bu kadar uğraşan birine göre yaşamak için fazla istekliydi. Üstelik kaçmak için çırpındıkça burnuma kokusu çarpıyordu ve lanet olsun ki çok lezzetliydi. İçimde eğilip tadına bakma isteği oluşmuştu, boynu da tam gözümün önündeydi. İç sesim ‘Yala! Yala! Isır!’ diye bağırmasına rağmen hızlıca bagaja attım çocuğu. Arka koltuğa koyamazdım, camı açık bağırabilir yada üstüme atlayıp arabayı yoldan çıkarmaya çalışabilirdi. Bu formda bile normal bir insandan daha güçlüydüm ama yinede şansa bırakmak istemiyordum.
Rein’in oturduğu iyi mahallelerde benim oturduğum şehrin kötü kısımlarına kadar süren uzun yolculuğun ortalarına doğru bağırmayı kesmişti çocuk. İki katlı ve geniş odalı eski evimin önüne arabayı park edip aşağı indim. Birkaç saniye arabanın durmasıyla Rein’in tekrar bağırıp tepinmeye başlayıp başlamayacağını bekleyerek dikildim, ama ses yoktu. Bagajı açınca beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Çocuk uyumuştu. Ne tip bir insan kaçırılırken uyur diye düşünerek nazikçe kucakladım çocuğu, hala uyanmamıştı. İçimden ‘Güzel’ diyerek eve girdim, uyuması benim işime gelirdi.
Evin dışını mahalleye uyması açısından oldukçan eski ve derme çatma bırakmama rağmen içerisi oldukça yeniydi. Rahat mobilyaların yanında teknolojik şeylerde vardı. Salonda ki büyük ekran televizyon ve mutfaktaki kahve makinesi vazgeçilmezlerimdendi mesela. Onun dışında ev yüzyıllardır okuduğum kitaplarla ve topladığım ufak tefek ıvır zıvırla doluydu.
Bütün bunları geride bırakıp üst katta ki yatak odama çıktım. Yatak odamı basit sade ama büyük bir yatak, yatağın önündeki duvara monte edilmiş salondakinden küçük televizyon ve çalışma masası takımı oluşturuyordu. Çalışma masasının önündeki geniş, deri bilgisayar sandalyesine ayağımla vurup kendime döndürdüm ve Rein’i üstüne bıraktım. Şimdi, çocuğu sandalyeye bağlayacak bir şeyler gerekiyordu bana. Kafamı kaşıdım düşünceli bir şekilde. Tek seçeneğim son televizyonumu aldığımda onu tutan plastik iplerdi, kurtulmaya çalışırsa Rein’in canını yakabilirdi ama yapacak bir şey yoktu.
Karton kutuyu ve plastik ipleri çöpe atmadığım için şükrederek odaya geri döndüm ve çocuğu bağlamaya başladım. Bileklerini sandalyenin kollarını bağladıktan sonra duraksadım. Ayaklarını sandalyenin tek bacağına bağlamak zor olacaktı, bu yüzden onları birbirlerine bağlamakla yetindim ve odaya baktım. Oh, söylemeyi unutmuşum, oda mobilyalar dışında birde para desteleri ile doluydu. Tavana kadar çıkan büyük yığınlar halinde istiflenmiş para desteleriyle. Aslında yatağımın bazası yoktu, çarşafın altında da para desteleri vardı. Altın üstünde uyuyamıyor olabilirdim ama hala para aşkından vaz geçememiştim. Aç gözlü değildim, o kadar parayla almak istediğim bir şey yoktu, sadece iç güdüydü bu. Ejderha olmak zordu.
Bu kadar parayı nasıl açıklayacağımı, belki de Rein’i başka bir odaya götürmem gerektiğini düşünürken çocuğun hızlanan nefes sesini duydum. Uyanmıştı. Yavaşça ona dönüp gülümsedim. Pek güzel bir gülümseme değildi, daha çok sırıtmaktı. Ve insan formunda bile çok belirgin olmasa da dişlerim normal insanlardan daha keskindi.
“Günaydın uyuyan güzel, oh, korkmana gerek yok. Sana zarar vermeyeceğim.” Kafamı yana yatırıp çocuğu şöyle bir süzdüm. “En azından şimdilik.”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rein Raynolds
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi



Erkek Mesaj Sayısı : 6
Yaş : 28
İş/Hobiler : Üniverste öğrencisi
Lakap : tescilli uzaylı
Nereden : Uzayın derinliklerinden bir yerden

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyÇarş. Mayıs 04, 2016 10:47 am

Ne olduğunu anlamadan bagaja atılarak kaçırılan biri olarak elbette ben de uzun bir süre bağırıp etrafı tekmelemeye başladım . Boğazım açmaya başlayınca bağırmayı kesip tekmelemeye devam ettim . Ama o kadar uzun süre araba durmadı ki heralde beni başka bir şehire götürüyor diye düşünmeden edemedim . Tamam belki yılda bir iki kez bu kadar zengin olmam yüzünden kaçırılıyorum ama ilk kez bagaja atıldım.  Neyse bakalım araba bir dursun ben yeniden bağırmaya başlarım şimdi sesimi dinlendiriyim.  

Aradan baya uzun zaman geçti yani bence geçti , zaman kavramı bende pek yok zaten o yüzden sürekli saat takarım . Yalnız anlamadığım şey bir insan hiç bir kırmızı ışığa da yakalanmaz  mı?  Issız bir yoldan gittiğimiz düşüncesindeyim .

Arabanın hızla dönmesiyle bagajda köşe kapmaca oynadım . Tabii kafamı da neresi olduğunu bilmediğim bir yere serçe vurmuştum.  Ben ne olduğunu anlamadan gözlerim kapanma başlamıştı bile ....

Gözlerimi para dolu bir odada açtım .  Bu kadar parayi evde saklamak hangi akıllının işi demeye kalmadan önümde dikilen uzun şeyi farkettim . İnsan olduğunu da konuşmaya başlayınca farkettim.  Basım hala ağrıdığı için yavaş algılıyordum  herseyi .

"Günaydın uyuyan güzel " dedi bana pis pis bakmaya çalıştım ama belli ki başaramadım  ve korktuğumu  sandı . "Oh, korkmana gerek yok . Sana zarar vermeyeceğim . "Oysaki sinirlenmiştim sadece . Tabii biraz korkmuş olabilirim beynim eski hızını kazanmaya başlayınca  . Burada kesinlikle çok fazla para vardı .  Beni kaçırıp fidye istemek değildi muhtemelen amacı . Belki de babamın anlaşmazlık yaşadığı bir iş adamıydı beni kaçıran kendini beğenmiş . İlk fırsatta buradan kurtulmam gerekli . Durumumu analiz ederken ellerinin plastik iplerle bağlı olduğunu ve sandalyeye bağlı olduğumu farkettim . Yahu ilerde kocaman ,güzelim yatak varken niye sandalye ? Ben uzun süre oturabilen biri değilim ki ! Daha şimdiden popom uyuşmaya başladı bile .

Kendi kendime soylenirken hala tam olarak yüzünü göremedim adam bir şeyler söylendi . Bu durumdan iki şey çıkardım . Birincisi adam galiba 'en azından şimdilik ' dedi . Ama katil değildir heralde dimi ? Ben yanlış duymuşumdur umarım . Yani bir anlaşmazlık için adam öldürülmez dimi ? İkincisi ise lenslerimin düştüğü . Ben miyopum  ve uzağı iyi göremem ,bu yüzden de lens takiyorum . Evde gözlüklerim de var elbette ama takmayı pek sevmiyorum . Kesin bagaj düşürdüm.  Başımı da vurmuştum ben . Hala biraz sızlıyor .

Karşımdaki adam bana bakıyordu biliyorum ama böyle durumlarda sakin kalıp konuşmamak en iyisi . Kaçırıla kaçırıla uzman oldum ben de bu işlerde .  Ama çok merak etmiştim sormadan edemedim . " beni neden kaçırdın? " bir yandan da elimdeki ipler gevşer mi diye çaktırmadan uğraşıyodum. " Fidye için deme sakın. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Axell Venburg
Kara Ejderha
Kara Ejderha



Erkek Mesaj Sayısı : 8
Yaş : 27
İş/Hobiler : Adam kaçırmak, parayı severim mesela... hmmm

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyCuma Mayıs 06, 2016 10:08 am

“Fidye mi? Bak aslında iyi bir fikir bu çocuk. Madem eskisi gibi artı yemek için şövalyeler buraya doluşmayacak, bende biraz para kazanayım bu işten.” Gülümseyerek çocuğun karşısına, yatağın ucuna oturdum. Büyük ihtimalle dediğimden bir şey anlamamıştı ve yavaştan deli olduğumu düşünmeye başlıyordu ama umurumda değildi.

Gözlerim plastiği gevşetmek için sürekli oynattığı bileklerine gitti bir an. “Pek tavsiye etmem tatlım, yani kaçmayı.” Normal bir insandan kat kat hızlı, çok daha güçlüydüm bu formda bile, zavallı Rein’in pek bir şey yapabilmesi mümkün değildi.

Durup birkaç saniye ona baktım, sarı saçları bagajdaki yuvarlanmaları yüzünden dağılmış olmalıydı, mavi gözleri odaklanmakta zorlanıyor gibi bakıyordu. Korktuğu için mi yoksa başka bir sebepten mi böyle bakıyordu anlamamıştım, en iyisi ona biraz zaman vermekti kafasını toplaması için. Yanına yaklaşıp ona doğru eğildim, nefesimden o ne yaparsam yapayım gitmeyen kül ve yanık kokusunu alacağını biliyordum. Yüzyıllar boyunca ateş üfleyince böyle şeyler olabiliyordu. Aslında Rein’in tatlı kokusunu aldıkça da karnımda daha fazla ateş birikiyor gibi hissediyordum. Konuşmadan önce kokusunu içime çekip bir an gözlerimi kapattım. Çok ürpertici görünmüş olmalıydım ama kendimi engelleyemiyordum. “Sana su getireyim, bu arada biraz sakinleşmeye çalış olur mu?” gülümseyip gözlerine bir bakış attıktan sonra arkamı dönüp odadan hızla çıktım ve bir iç çektim.
Soyluları yemeden önce bekletmek adettendi, genelde onları kurtarmaya gelecek şövalyeleri yemek için. Ama bunu bekletmek için bir nedenim yoktu değil mi? Zaten polislerin burayı bulabilmesi imkansıza yakındı. Yinede bir parçam onu hemen yemek istese de, diğer yanım Rein’le biraz sohbet etmek istiyordu. Oldukça ilginç ve zeki bir çocuğa benziyordu. Ejderhalar hakkında bilmediğiniz bir şey: Konuşmayı severiz. Özellikle de ilginç insanlarla. Yani Rein gibi.

Böyle ağız sulandırıcı bir kokusu olduğu için zor olacaktı, ama biraz hayatta tutmayı düşünüyordum çocuğu. Bu yüzden ilerleyip merdivenlerden aşağı indim ve mutfağa geçtim. Lavaboda ki bulaşıklar dışında oldukça temiz bir mutfağım vardı. Bırak bulaşık yıkamayı, bulaşıkları makineye yerleştirmeyi bile sevmiyordum. Bu nedenle mutfak lavabosu hep bulaşıkla dolu oluyordu. Temiz, daha yeni temizlenmiş, mermer tezgahın üstünde normal insanlardan daha uzun ve keskin tırnaklı elimi sürükledim ve buzdolabını açtım. Rein’e kafama atabileceği cam bir bardaktansa suyu plastik bir şişede vermek daha mantıklı gelmişti. Tam mutfaktan çıkmıştım ki kulağıma bir ses geldi. Durup bir saniye kadar dinledikten sonra hızla merdivenleri çıkmaya başladım. “Rein?!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rein Raynolds
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi



Erkek Mesaj Sayısı : 6
Yaş : 28
İş/Hobiler : Üniverste öğrencisi
Lakap : tescilli uzaylı
Nereden : Uzayın derinliklerinden bir yerden

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyCuma Mayıs 06, 2016 11:11 am

“Fidye mi? Bak aslında iyi bir fikir bu çocuk. Madem eskisi gibi artı yemek için şövalyeler buraya doluşmayacak, bende biraz para kazanayım bu işten.” ne hissedeceğimi şaşırdım . Bana çocuk demesine mi kızsam, fideyeyi için kaçırıldıģımı öğrendiğim için mi rahatlasam - artık kendisinin sadece beni öldürmek için kaçıran bir manyak olduğunu düşünmeye başlamıştım - yoksa son söylediği cümleye takılıp deli olduğuna daha fazla inandığım için korksam mı?

Ben hepsini bir arada yaşayarak ellerimi daha fazla oynattım. Canım acıyordu ama gevşemişti biraz . Adamın gülüp yatağa oturduğunu farkettim .

 “Pek tavsiye etmem tatlım, yani kaçmayı.” burda da 'tatlım 'kelimesine takılmak istesem de kaçmaya çalıştığımı anladığını farkedince vazgeçtim . Zaten ben de sırf o dedi diye kaçmayacaktım. Yok daha neler .

Biraz bekledikten sonra yanıma geldi ve bana iyice yaklaştı . Korkudan kalbim hızla atmaya başlamıştı . Ama beynim bambaşka şeylerle meşgul...

'Yuh ! Bu mu beni kaçıran adam acayip yakışıklı be ! En azından yakışıklı biri kaçırdı beni kendimi şanslı saymalıyım . Öf bee ağzı berbat kokuyorrrr . Ama bu koku ne böyle ? Yanık ? Nasıl bir insanın ağzı yanık kokar sorarım size . Ne yapıyor lan bu ? Beni mi kokluyor ? Pardon da neyim ben yemek falan mı ? Yinede böyle çok hoş görünüyor ne yalan söyleyim . Ne diyorum ben yaa psikopat olduğunu kanıtladı adam ben ne düşünüyorum . Kesin bu fideyeyi alıp rehineyi öldüren kişilerden . Tüylerim diken diken oldu yaa biri beni kurtarsın ! Ama benim kendimi kurtarmam daha muhtemel bu durumda .

Sonunda geri çekilip konuşmaya başlayınca biraz rahatladım . Öyle dibimde durunca herşey birbirine karışmıştı.

“Sana su getireyim, bu arada biraz sakinleşmeye çalış olur mu?”

Oldu ben de sakin olmak istiyorum zaten.Cidden susamışım ama boğazım kupkuru. Burdan kaçarken hata yaparsam anında beni yakalayacak gibi hissediyorum . Çok dikkatli olmam gerek.

Odadan çıkması ile hemen cebimdeki minik Çakıyı alıp elimdeki ipleri kestim . Ayağım da hallolunca sessizce ilerlerken yatağın üzerindeki araba anahtarını görmek beni çok mutlu etti . Bi nevi intikam da almış olurum . Anahtarı da alarak pencereye gittim . Ne kadar yavaş açmaya çalışsam da biraz ses çıkmıştı . Hızla aşağı atladım . Neyseki kendimi yaralamadan başarılı bir atlayış yapabildim. Hızla arabaya ilerledim. Hemen nerde olduğunu görmek beni cok daha fazla sevindirdi . Arabaya binip çalıştırmamla kahkaha atmam bir oldu . Artık beni yakalamayı başaramaz. Hem arabasını aldım , hem de eve gidip korumaları ve polisi bu adrese yollayacağım. Görürsün sen beni kaçırmayacaktın !

Bu arada sizin aklınıza Çakı bunda ne geziyor diye gelmiştir elbette. Sadece şans . Okulda birşeye lazım olduğu için almıştım ve bu gün hayatımı kurtardı resmen . Bu Çakıyı uğurlu eşyam ilan edip diğer uğurlu eşyaların arasına koyucam.

Hızla eve gittim . Arabadan inip eve girdim ve bağırmaya başladım . "Anneeee ! Babaaaa! Acilll! " ses gelmeyince hatırladım . Beni azarlarken iş gezisinden filan bahsetmişlerdi . Cidden mi ? Yani yokluğumu bile fark etmeyeceklerse ne anladım ben bu işten .

Bozulan sinirlerimi düzeltmek için evinin adresini polise ve korumalara söyleyim bari . Bi dakka . Bu korumalar nerde ? Bağırdığım halde gelmediler . Kendi kendime konuşurken bile hemen gelen korumalara ne oldu böyle ? Evin her yerine baktım ama yok . En sonunda beni aramak için çıktılar heralde diyerek odama gittim . Hemen gözlüğümü takip yedek lenslerimi cebimde koydum . Artık her zaman yanımda bir yedek bulundurularak gezicem. Bu halde araba sürmek çok zordu . Kaza yapamam benim için büyük bir şans !

Kendi Telefonumu bulamayınca ev telefonuna gidip polisi aradım ama bi tuhaflık var. Bu telefon çalmıyor? İçime düşen bir endişe ile hemen odama çıktım . Sakın olmalıyım . O yakışıklı psikopat evinde . Benim evime beden önce gelmesi mümkün bile değil . Arabadan hızlı gidemez ya . Taksiye binse bile mümkün değil !

Derin bir nefes alıp odamda etrafa bakmaya başladım . Dolabım açık ve kenarda da bir bavul vardı . Gidip bavula bakınca benim elbiselerim vardı . Tam neler oluyor ? Derken arkamdan gelen sesle dünyalar başıma yıkıldı . Arkama dönmeden bile bunun kaçtığım psikopat olduğundan emindim. Aklımda dönüp duran tek soru ise ' Nasıl ?'
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Axell Venburg
Kara Ejderha
Kara Ejderha



Erkek Mesaj Sayısı : 8
Yaş : 27
İş/Hobiler : Adam kaçırmak, parayı severim mesela... hmmm

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyPaz Mayıs 08, 2016 5:33 pm



"Merhaba tatlım, ben sana ne demiştim?" iç çekip çocuğun bilgisayar sandalyesinde kayarak ona doğru döndüm. Yüzündeki şaşkınlık paha biçilemezdi, ama tabii ki ejderha formunda uçabildiğimi bilmiyordu çocuk. Şehrin tepesinde pullu koca bir yaratık olarak uçmak çokta akıllıca değildi fakat Rein bana başka bir seçenek bırakmamıştı. Kaçabileceğini düşünmüştüm ama arabamı alabileceğini düşünmemiştim. Anahtarları nereden bulmuştu ki bu çocuk? Neyse, sonuç olarak yakaladığıma göre önemli değildi.

Anlaşılan çocuğun ailesi de onu terk etme kararı almışlardı ki, buda ekmeğime yağ sürmüştü. Korumaları uyarsa bile hepsini yiyebilirdim ama boşuna hazımsızlık çekmenin anlamı da yoktu. Çok fazla korumaları vardı çünkü. Yine de, ne çeşit bir anne baba bir anda çocuğunu bırakıp giderdi ki? Rein'in yüz ifadesine bakarak tahmin yürütürsem nereye gittiklerinden haberi bile yoktu çocuğun.

İç çekerek sandalyeden kalktım yavaşça. Bu oda açık bir şekilde Rein'in di. Her yer, özellikle de yatak onun gibi kokuyordu çünkü. Kendimi bir bardak şarabı içmeden önce koklamak için burnuna götüren gurmeler gibi yatak çarşafını burnuma tutmak isterken buldum. Ama şimdiye kadar gösterdiğimden daha da sapık olduğumu göstermenin de gereği yoktu bu yüzden öksürerek aklımı başıma getirmeye çalıştım.

"Bir anlaşma yapalım mı tatlım? Yani Rein demek istedim. Oh, bu arada adımı söylememiştim değil mi? Axell ben." Sıkması için elimi uzatmadım. Tırnaklarıma bakıp şüphelenmesini istemiyordum. Elimde olduğu sürece ne olduğumu öğrenmesi gram umurumda olmazdı ama şu an benimle gelmesini istiyordum, bunun içinde bana güvenmeliydi. Şu an insan olmadığımı öğrenmesi istediğim son şeydi yani. Herhalde şu an daha zararsız ve küçük görünürsem daha güvende hissedeceğini umarak yatağının ucuna oturdum. Zira boyum ondan oldukça uzundu.

"Bir anlaşma yapalım," itiraz etmesine izin vermeden elimi kaldırıp onu susturdum. "Karnın aç mı? Aç olmalı, suyunu da içemedin zaten. Ailenin geri döneceğini sanmıyorum, korumalar olmadan da güvende değilsin. Benimle evime dön, sadece seninle vakit geçirmek istiyorum. İtiraf etmesi acı olsa da biraz yalnızım." Külliyen yalan sayılmazdı dediklerim. Cidden onu yemeden önce biraz birlikte vakit geçirmek istiyordum ama şimdi bunu söylemek gereksiz olurdu. "İyi düşün, teklifimi kabul edip ön koltukta benimle gelebilirsin, bavulunla birlikte. Yada şimdi seni omzumun üstünde aşağı indirir ve bagaja tıkarım, evde de bir kez daha sandalyeye bağlanırsın." Kafamı yana eğip yüzünü süzdüm. "Burada cömert davrandığımı söylemem gereksiz herhalde?"


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rein Raynolds
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi
Tokyo Üniversitesi Öğrencisi | Tıp Öğrencisi



Erkek Mesaj Sayısı : 6
Yaş : 28
İş/Hobiler : Üniverste öğrencisi
Lakap : tescilli uzaylı
Nereden : Uzayın derinliklerinden bir yerden

 Ejderin prensi  Empty
MesajKonu: Geri: Ejderin prensi     Ejderin prensi  EmptyPaz Mayıs 15, 2016 8:27 am


"Merhaba tatlım, ben sana ne demiştim?" Kaçmaya çalışma demiştin . Ama ben kaçmaya çalışmadım direk kaçtım . Sayılmaz dimi? Ne sacmaliyorum canıma okuyacak. Ama hala anlamıyorum nasıl ? Nasıl benden önce evime geldi ? Nasıl odamda ? Bavulumu bile hazırlamış !Nasıl bu kadar yakışıklı olabilir ? Tamam saçmaliyorum biliyorum hangi akıllı kendini kaçıran kişi için böyle düşünür ? Ama ne yapıyım, doğrular bunlar . Bu korumalar nerde ya ! İhtiyacım olduğu zaman neden ortada yoklar?

İç çekerek sandalyeden kalktı. Bunun boyu neden bu kadar uzun !? Benden en az 10-15 cm daha uzun ,bu çok sinir bozucu . Üstelik ben de kısa değilim japon ortalamasına göre uzunum. 1.75 boyumla omzuna anca geliyorum . Her Açıdan kendimi baskı altında hissetmem çok doğal bence . Özellikle de etrafa sapık gibi bakıp derin nefesler alması beni daha fazla tedirgin etti. Hayır anlamıyorum da neyi kokluyor ? O karamel rengi gözleri ve siyah saçları ile yeterince dikkat çekici biri zaten. Şimdi neden gözleri gitgide daha çok sarıya benziyor ?

"Bir anlaşma yapalım mı tatlım? Yani Rein demek istedim. Oh, bu arada adımı söylememiştim değil mi? Axell ben."

Zaten adımı bildiği için kendimi tanımadım. Ne diyorum ben ya ! Olmadı bir de 'tanıştığımıza sevindim ' de . Bana tatlım demesi zaten çok tuhaf hissettiriyor . Evet evet tüm bu saçmalamalarım bu his yüzünden . Ve bu his sadece Axell varken ortaya çıkıyor . Demek ki hepsi onun suçu . Hem neden bana kızacağı yerde böyle sakin davranıyor ? Üstüne bir de anlaşma teklif ediyor .

"Bir anlaşma yapalım," tabi tabi . Sanki seninle yapacagim herhangi bir anlaşma sonunda kendime çıkar sağlarmış gibi.

" Karnın aç mı? Aç olmalı, suyunu da içemedin zaten. Ailenin geri döneceğini sanmıyorum, korumalar olmadan da güvende değilsin. Benimle evime dön, sadece seninle vakit geçirmek istiyorum. İtiraf etmesi acı olsa da biraz yalnızım."

Neden beynim boşalmış gibi hissediyorum ? Neden aklımda dönen tek şey onun yalnız olması?

"İyi düşün, teklifimi kabul edip ön koltukta benimle gelebilirsin, bavulunla birlikte. Yada şimdi seni omzumun üstünde aşağı indirir ve bagaja tıkarım, evde de bir kez daha sandalyeye bağlanırsın."

Bunu kesinlikle istemiyorum . Ama onunla kendi isteğim ile gitmem de ne kadar doğru ?

"Burada cömert davrandığımı söylemem gereksiz herhalde?"

Çok cömertsin sorma ! Cömertliğin beni öldürüyor inanır mısın? Hadi ....hadi... bi çıkar yol bulmam lazım . Hazır o bu kadar nazik davranirken bundan faydalanmak aptallik olur . Buldum !

"Tamam seninle geliyorum . Ama sonra hallederiz onu ,şimdi ben bi ejderha kadar açım . Hadi gel yemek yiyelim . " Kurt kadar aç değilim . Kurtları sevmem. Ama Ejderhalar hep favorim olmuştur . konuşmasına izin vermeyip ben devam ettim hep o mu yapacak biraz da ben onu susturuyum . "Hala seninle yalnız kalmaktan korkuyorum doğrusu . O yüzden yemeği dışarda bi restoranda yiyelim . En azından sana biraz alışırım . " yine konuşmasına fırsat vermeden elinden tutup arabaya sürükleyemedim. Kendi geldi. Zaten ben kim onu sürüklemek kim . Arabanın anahtarı hala bende olduğu için ben sürdüm arabayı. İstediğim restorana gelince umarım yanılmıyorum diye içimden konuşmaya başladım . Eğer yanılıyorsam işim bitti. O evden tekrar kaçmam pek mümkün değil . Eve gitmeden kaçmam lazım .

Yemekleri yedikten sonra kahve sipariş ettim. Kahve gelince de hiç beklemeden planımı devreye soktum. Zaten arabadan inince arabanın anahtarını geri verip bi nebze güvenini kazandım. En azından bence kazandım . O güzel arabaya veda etmek istemesem de mecburum . Pes edip bei aramayı bırakabilir ama arabayı aramaya devam eder. Araba efsane yani öyle böyle değil.

"Yaa benim acilen tuvalete gitmem lazım . İşim biraz uzun sürebilir. Kahve boşa gitmesin al sen iç . " hızla kalkıp erkekler tuvaletine girdim. Neyseki hatırladığım gibi buranın penceresi içinden geçebileceğim kadar büyük . Çöp kovasının üzerine çıkıp kendimi dışarı attım. Malesef bu sefer pek şanslı değildim . Kolumun üzerine düştüm . Ve bileğimi incittim. Aferin bana. Hızla yola gidip bi taksiye bindim ve ailemin holdingine gitmeye karar verdim. Orda insan içinde beni kaçıramaz diye düşündüm ama bi sorun vardı . Saat çoktan gecenin biri olmuştu . Bu saatte kimse yok zaten holdingde! Ve ben bunu neden taksi gidince farkediyorum !? Kendime kızıp dururken en yakındaki otele doğru yürümeye başladım . Yanıma para aldığım için kendimi tebrik ediyorum .

Otele giden kestirme yola dönmemle büyük bi hata yaptığımı anlamam bir oldu . Kalabalık bir gurup ortalarına birini almış dövüyorlar. Benim bunlara bulaşmam hiç de mantıklı bir düşünce değil. Ama artık çok geç . Arkamdan birkaç kişinin gelip etrafımı sarması çok sürmedi . Bu bilekle onlardan kurtulmam imkansız . Paramı onlara versem ben ne yapacağım ?

İçlerinden biri konuşup duruyordu ama böyle zamanlarda strese girince hicbirsey duymaz olurdum ben . Sonradan hatırladım ne dediğini ama o an beynim bunu algılamaz. Yine öyle oldu . Ben hicbirsey anlamadım . Adamlar gittikçe bana daha çok yaklaştı . Korkuyorum. Cidden bunların eline düşeceğime Axell ile kalmayı tercih ederim . Axell... o ne yapıyor acaba ? Benim kaçtığımı anladığı zaman yüzünde oluşan ifadeyi düşünmek bile bana iyi geliyor . İstemsizce yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Taki birileri gelip beni yakalayana kadar . Bileğimin acısı kaçmayı imkansız hale getirirken sürekli konuşan adam gelip gömleğimin düğmesini açmasiyla kalakaldim . Ne yapıyor bu ? Cüzdanım cebimde neden gömleğimi çıkarıyor ?

Adam bana gittikçe yaklaşırken ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladım. Hayır ... istemiyordum. Bana bunu yapmalarını istemiyorum ! Ben daha çok çırpınırken bir anda dünya ters döndü. Ha!? Yok dünya değil ben ters döndüm. Axell nasıl yeniden buldu beni ? Bu içimdeki rahatlama hissi de ne ? Ben neden ağlamaya başladım ? Neden asla kurmayacağım bir cümle kurdum ? Neden Axell 'e sarılıp teşekkür ettim ?! Bilmiyorum. Ama bu adamlardansa Axell'i tercih ederim . En azından onun yanında kendimi daha iyi hissediyorum .

Bi dakka ! Ben demin Axell'e ağlayarak sarılıp teşekkür mu ettim !? Ne yaptım ben ...

  
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ejderin prensi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yaoi RPG :: Diğer Ülkeler :: Amerika-
Buraya geçin: