Şanslı olanlar umduğundan fazlasını alır..

Halloween’den Forever and One’yi söyledikten sonra su içmek için ara verip baterinin arkasına geçti. Ara verdiği zaman düşünüyordu, ne kadar zamandır burada sahne almaya başlamıştı, 8 hafta, 10 hafta? Haftanın iki gecesi iki saat program yapıyordu, 10-12 arası discoya dönüşmeden hemen önce canlı performans sunuyordu dinleyecilerin beğenisine. Pet şişeyi alıp kapağını açtı, boğazındaki yangını söndürmek istercesine dikti kafasına. Yoksa o yangını başka şekilde mi söndürmek isterdi. Bugün tamı tamına altı hafta olmuştu gideli ve bir kez daha gelmemişti. Sahne aldığı her gece beklemişti oysa ki, bir gün gelecekti elbette, ya da bir gün yolları kesişecekti yine. Bu kez arkasına dönüp bakmadan ilerleyecek olan kendisi olmalıydı. Birden içi öyle öfke doldu ki, "Beni eski halimle bulamayacaksın" diye mırıldandı kendi kendine. Bu geceden itibaren kendime birini bulacağım…

Son bir kez kalabalığı gezerken gözleri, yine onun bakışlarıyla karşılaştı. Son iki haftadır sahne aldığı her akşam görür olmuştu çocuğu. Okuldan tanıyordu bu yüzü, sıradan silik bir tip olmasından çok öte olan yakışıklı suratı ayırıyordu onu diğerlerinin arasından. Yanılmıyorsa bir üst sınıfta olmalıydı. Baterist çubuğunu düşürüp almak için eğilince, yanlışlıkla olmuş gibi ama aslında kasten eline bastı. Artık bu halde çalabilmesi imkansızdı. Yarım ağız bir özür dilerken sahnenin ortasına yürüyüp mikrofonu aldı yeniden eline. Bir talihsizlik sonucu bugün yarım saat erken bitirmek durumdayız, programımız haftaya yine aynı saatler arasında olacaktır. Hepinize teşekkür ederim. Aaaa, sesleri arasında herkese öpücükler vererek sahneden indi. İşin bu kısmını sevmiyordu, ona göre yapmacık sevgi hareketleri gereksizdi ama işi gereği yapmak zorunda olduğu şeylerden biriydi. Aşağıya iner inmez bar görevlisi elinde hazır tuttuğu bira şişesini uzattı. İçkiye dayanıksızdı, ama o geceden sonra her sahneden sonra içmek alışkanlık olmuştu. Kulise gitmek için bu gece farklı bir yol izleyecekti kendisine, adını bir türlü hatırlayamadığı çocuğun masasının önünden geçiyordu bu yol. Bazıları şanslı doğar, buraya her ne için geliyorsa bu gece istediğinden fazlasını alabilirdi belkide!!



Out: beklemekten sıkıldım, rp açıktır, isteyen gelebilir..

Yaklaşık üç hafta olmuştu. Metropole gelişinden beri üç hafta geçmişti. Tahmin ettiği gibi geçiyordu akşamları bar taburesinde sızıyor, sabahları okula gidiyordu. Sadece arada bir girişteki badigartlar yaşından dolayı sorun çıkarsalarda zengin çocuğu olduğunu anlamaları yeterli oluyordu.

İlk bir hafta taburede sızıyordu.Hayatın bütün yükü ondaymış gibi sızıyordu.Ergendi işte büyüyemiyordu. On sekizinde ergen çok trajik. Sonunda kendine gelmiş gibi hissediyordu onların muhteşem soyları kimin umrundaydı.

"Titre ve kendine gel..."

kısık sesle söylemişti.

İlk kez sahnenin önündeki masalardan birine oturmuştu.Sahnedeki çocuk dikkatini çekmişti sarışındı,mavi gözlüydü japonmuydu ? benzemiyordu.Sesindende ondanda etkilenmiş gibiydi.Kendini tokatlamak istiyordu.
"Fantazilerime son vermeliyim."
"Benim gibi olmayabilir."
gibi şeyler söylüyordu kendine...

Sonra okulda karşılaştı onunla şaşırmıştı ama umursamazlığa veriyordu, yada vermeye çalışıyordu.

Hergün o masada izlemeye gitti. Sarışın hergün çıkmıyordu ama o yinede gidiyordu.Artık sızmıyordu alışmış olmalıydı, yada müziği onu dinç tutuyordu.
İki hafta sonra farklı birşey oldu. Çocuk şarkısını söylerken sürekli ona bakıyordu.Saçma tarafı gözlerini hiç kaçırmıyordu kendisi gibi.

Birden baterist çubuğunu düşürdü yerden alırken sarışın eline bastı.Kazamıydı? hayır.

"Bir talihsizlik sonucu bugün yarım saat erken bitirmek durumdayız, programımız haftaya yine aynı saatler arasında olacaktır. Hepinize teşekkür ederim."


bahaneydi ama neden?

"Keyfi işler huh!!"
kendi kendine güldü.

Sarışın her gece gittiği kulis yolundan gitmiyordu kendi masasının önünden geçen yolu izliyordu.
"Kaşınıyor bu." diyerek iç geçirdi sırıttı nedenini bilmiyordu ama olay çıkartmak istiyordu.

"Bahane değilmi bu??" diye bağırdı.
Herkes susmuştu.

Sarışın önünden geçerken durdu.Umursamaz kibirli bakışıyla ona döndü.Travis aynı bakışlarla karşılık verdi.
Ama sarışın yürümeye devam etti.
Travisde sırıtarak devam etti;
"Sana bunun içinmi para ödüyorlar?"

Sarışın bu sefer keskin bir bakış fırlattı.
"Ne o dilini mi yuttun?" gözlerini kıstı "Sahneye çık ve görevini yap sarışın!"

Sarışının kızmaya başladığı çok belliydi.Bu Travisi eğlendiriyordu.

Out:Tanıştığımıza memnun oldum. şsdfjdsl

Out: Bende memnun oldum, asdasdas. Şey Noah orda her gün değil haftanın 2 günü çıkıyor. Birde olay kimse görmesin diye baterinin arka kısmında geçti, keskin gözlerin varmış


Masaların önünden geçerken Bahane değil mi bu? Sözleriyle adımları yavaşlamış, aklına bir şüphe düşmüştü. Hayır hayır!! Eğer x-ray ışınlı gözleri yoksa yapmış olduğu şeyi göremezdi. Zira olay tam olarak büyük davulun arkasında gerçekleşmişti. Sakin Noah, müşteri her zaman haklıdır. İlk kez sahneye çıktığı bu yer ona şöhretin kapılarını açan mekandı. İçinden çocuğu şuracıkta tepelemek gelse de, buranın sahibine olay çıkartmayacak kadar saygı duyduğu bir gerçekti.

Böyle zamanlarda cevap vermemek ve yürümeye devam etmek gerektiğini öğrenmişti. Dikkatini çekmeye çalışan birisiyle ilk kez karşılaşmıyordu sonuçta. Ama o çocuk küstah tavırlarına devam etmekte ısrarcı davranıyordu. Sana bunun için mi para ödüyorlar? Zaten yavaş yavaş yukarı tırmanan sabrı taşmıştı artık. Çocuğa doğru birkaç adım attı, nefesindeki alkol kokusunu hissedecek kadar yaklaşmıştı şimdi ona.

Yüzüne kibirli bir gülümseme yerleştirdi hemen, onları görenlerin tartıştıklarını düşünmelerini istemiyordu. Zira çocuğun sesini yükseltmesiyle etraflarındaki başlar onlara doğru çevrilmişti. Aklınızdan geçenler için ödeme yapmadıkları kesin. Programım bitti, eğer özel muamele istiyorsanız bir host bara gitmenizi tavsiye ederim. Fazla mı sert çıkmıştı acaba bu kez. Ama tahammül edemediği bir şey varsa oda her istediğini yapabileceğini sanan zengin züppelerdi.

Ehh, verdiği cevaptan sonra dilini yutmadığını anlamış olmalıydı. Sarışın mı? Kendisine böyle mi hakaret edecekti şimdide. Sanırım siz hiç aynaya bakmıyorsunuz. Ahh, bu arada, işimi yapmaya gelince… Bateri çalmayı mı biliyorsunuz? Eğer hünerlerinizi dinleyenlere de sergilemek isterseniz seve seve eşlik edeceğim. Bu çenesini kapatırdı sanırım diye düşündü, kaldı ki değil bateriyi konuşturmak bu çocuğun sopaları bile tutmayı becerebileceğini sanmıyordu.

Out: İki gün olayını hallettim ama bateri olayını görmesi kulis tarafındaki masada oturmasından dolayıydı

"Aklınızdan geçenler için ödeme yapmadıkları kesin. Programım bitti, eğer özel muamele istiyorsanız bir host bara gitmenizi tavsiye ederim."
aynı kibirlilikle devam etmişti;
Sanırım siz hiç aynaya bakmıyorsunuz. Ahh, bu arada, işimi yapmaya gelince… Bateri çalmayı mı biliyorsunuz? Eğer hünerlerinizi dinleyenlere de sergilemek isterseniz seve seve eşlik edeceğim.

Evet.
Sarışın sinirlenmişti,ve bu Travisin çok hoşuna gitmişti.

"Uww bateri huh!"

"Pekala. Çalarsam benim payıma ne düşecek?"

Sarışın afallamış gözüküyordu,bir o kadarda şirin.

Travis, yerinden doğruldu, ayağa kalkıp gerindi.

"Ben çaldıktan sonrada düşünebilirsin."dedi kibirli sırıtışını ekledi.

Sahneye doğru ağır adımlarla ilerledi, basamakları tırmanıp bateriye ulaştı.

Beş yaşından beri keman dersine gidiyordu ama sıkılıp gitar ve bateri dersleri almaya başlamıştı,on altı yaşında ara vermişti.

Sahnede ritim tutmaya başladı sarışın aval aval bakıyordu.

"Geliyormusun?"

İnsanları şaşkın görmeyi seviyordu.
Özellikle ilgi çekici olanları.

Çalarsa payına ne düşecekmiş, dua et çalıştığım yerdeyiz, yoksa seni öyle bir paylardım ki diye avaz avaz bağırıyordu iş sesi. Tüm bunlar bir şaka olmalıydı, onun gibi züppe bir velet, hem de bateri!! İnanamayarak gözlerini hızlı hızlı kırptı birkaç kez. Gerçekten çalabilse bile daha önce yeteneğini görmediği biriyle çalışamazdı. Çocuk umarsızca ayağa kalkıp gerinirken Ben çaldıktan sonrada düşünebilirsin demişti. Kahretsin, nerden sordum bunu, gerçekten o sahneye çıkacaktı.

Birasını masanın üzerine bırakıp arkasından bekle diye seslendi. Hadi ama okul müsameresine mi çıkacağını sanıyorsun? Gruba bunu nasıl anlatırdı? Andre o çok değerli baterisini bırakmaz diye düşünürken, çocuk ritim tutmaya başlamıştı bile, eğleniyormuş gibi bir hali vardı. Bezmiş adımlarla sahneye doğru yürüdü. Çocuğun tuttuğu ritmi dinledi biraz ve ona göre bir parça seçmeye çalıştı. Yeni bir parçadansa bilindik bir nostalji söyleyecekti, çok ta sevdiği bir parça. Önce grup arkadaşlarının yanına gidip bir şeyler söyledi. Baterinin yanına giderek eliyle mikrofonu kapattı. Nickelback-How You Remind Me Sakın batırayım deme, yoksa seni olduğun yere gömerim.

Müzik başlamadan sahnenin ortasına geldi. Bir arkadaşım bu gece eşlik edeceğini söyleyerek beni sevindirdi. Hoşunuza gideceğinizi düşündüğüm özel bir parça seslendireceğiz, hepinize iyi eğlenceler. Mikrofona eğildi biraz, müziğin başlamasının hemen ardından pes bir sesle yavaşça şarkıya girdi.

Never made it as a wise man
I couldn't cut it as a poor man stealin'
Tired of living like a blind man
I'm sick of sight without a sense of feeling
And this is how you remind me

İşten burda başlamalıydı, ritmi duyduğu an başını çocuğa çevirip fena değil der gibi salladı. Hemde hiç fene değil.

This is how you remind me
of what I really am
This is how you remind me
of what I really am

Evvet işte bu, başını sallıyordu, duygularını müziğin baştan çıkarıcılığına bırakmıştı adeta. Bu parçayı ne zaman söylese kendinden geçerdi hep.

It's not like you to say sorry
I was waitin' on a different story
This time I'm mistaken for
handing you a heart worth breakin'
And I've been wrong, I've been down
Into the bottom of every bottle
These five words in my head scream,
"Are we having fun yet?"

İtiraf etmeliydi ki çocuk harikaydı, bu önemli yeri hiçbir vuruşu kaçırmadan geçmişti. Başını çevirip sahne görevlisine işaret verdi. Adam koşarak kulaklığı ve gitarını getirmişti. Elinden mikrofonu bırakıp kulaklığı taktı. Coşmuştu bir kere, kanı kaynıyordu, parmakları tellerin üzerinde gezerken aldığı keyif tarif edilemezdi. Adrenalin bir uyuşturucu gibi damarlarında gezmeye başlamıştı.

Yet? Yet? Yet? No, no.
Yet? Yet? Yet? No, no.

Baterinin vuruşlarıyla Noah’ta parmakları daha hızlandı. Hafif geriye doğrun verdi bedenini. Gitardaki diğer arkadaşının yanına gitti zıplayarak, sırtını ona yüzünü baterideki çocuğa vermişti şimdi. İçinden gülümseyerek göz kırpmak geldi ona. Bu gece başardığıyla bunu hak etmişti.

Parça bittiğinde herkes ayaktaydı, eller sallanıyor, ıslıklar yükseliyordu salonun içinde. Sizler harikasınız diye söylemeye çalışıyordu ama seyircinin bir daha tezahüratlarının arasında sesini duyduklarına emin değildi. Arkadaşlarına baktı teker teker, hepsi evet anlamında kafasını eğerken Noah gülümsüyordu. Kabalığı böylesine ateşlemek hoşuna gitmişti. Bu kez başlama ritmini bateri verdi. Parçayı son bir kez daha seslendirip grup arkadaşlarına teşekkür etti. Çocuğun yanına gittiğinde gerçek bir gülümseme vardı bu kez yüzünde, Elini dirseğinden kaldırdı ve avucunu açtı, aynı şekilde selamlaştılar. İyi idare ettin. Tamam kabul harikaydı ama bunu söyleyip çocuğu havaya sokmaya gerek yoktu değil mi? Sahneden aşağıya inip az önce çocuğun oturduğu masaya gittiler. Artık ısınmış olan birasını değiştirmeleri için bara işaret verdi. Bir şey söylemeye hali kalmamıştı, nefes nefeseydi.

İyi idare ettin.

Sadece başını "Yaa yaa..." dermişcesine sallamakla yetindi muhteşem olduğunu biliyordu.
Sahneden aşağı indiler,sarışının gittiği yön onun masasınaydı takip etti.
Sarışın konuşamayacak durumdaydı.Bu normaldi.Biralar gelirken etrafına bakındı bütün başlar onlara çevriliydi.
İç geçirerek masaya döndü.
"Pekala payıma ne düşüyor???"

Sarışın ona sabırsız ve kibirli bir bakış fırlattı,ve bu çok şirindi.Travis kendini sapık gibi hissediyordu.
Biralar yenilenirken,
"Ne istiyorsun?"dedi kuru ve sabırsız bir ağızla.

Eğilmiş olduğu masadan sırıtarak geriye doğru,sandalyesine yaslandı.
"Hmmm... bir bakalım."birasından bir yudum aldı ve;
"Sanırım özel muameleye ihtiyacım var."dedi
Sarışının aval aval bakan gözleri iyice açılmıştı.Bu jay için çok eğlenceliydi.Birden ayağa kalktı.
Sabırsız bir tonla;
"Pardon ama aslında size bir borcum yok. Çalmanızı istemedim ki sadece sordum.Siz kendiniz çaldınız."
Arkasını döndü yürümeye başladı.
Travis yanında duran tatlı kaşığını,bira bardağına sabırsızca vurmaya başladı.Hala sırıtıyordu
"Sorun çıkarmamı istemezsin sarışın."
Sarışının suratındaki ifade paha biçilemezdi.müşterileri orada olmasa travisi oracıkta tepeleyeceği kesindi.
Yeter dermişcesine elini masaya vurdu.Travis hala sırıtıyordu."İçinden hangi küfürleri ediyordur kimbilir." diye geçiriyordu.

"Özel muamele istiyorsunuz bunun karşısında kim olsa öyle yapar."dedi travise onu öldürmeye çalışıyormuş gibi bakıyordu.Bu eğlenceliydi ağzı dahada genişledi.

Eli masanın ortasında ve kendide travise doğru eğilmiş durumda olan sarışına,aynı hareketle karşılık verdi.Ayağa kalktı masaya elini vurdu,sarışına doğru eğildi.Aralarında sadece hava vardı.

"Tekrar söylüyorum.Sorun çıkarmamı istemezsin." dedi
çocuğun parfümünün kokusunu alabiliyordu.Kendi giorgio armani kokusu değildi,ama çok tahrik edici geliyordu.Zaten çocuk başlı başına tahrik ediciydi.

Sahneden iner inmez çekici serseri gitmiş, züppe serseri geri gelmişti. Bu çocuk kesinlikle sadece bateri çalmalıydı konuşurken her şeyi batırmakta üstüne yoktu. Özel muamele istiyormuş, sinirlendi, öyleki alnındaki damar bir nabız gibi atmaya başlamıştı bile. Sen beni ne sanıyorsun dedi öfkeyle. Sana söyledim özel muamele istiyorsan bir host bar bul kendine, sözleşmemde bu yok!! O sırada biralar gelmişti, öfkesini garsona yönlendirdi bu kez tutamayıp, Benim bardakta değil şişeden içtiğimi bilmiyormusun, değiştir şunu diye bağırdı.

Çocuk sırıtırken, öfkeden deliye dönmüş gözlerini yeniden çocuğa dikti. Sana gelince, payına düşeni benimle aynı sahneyi paylaşarak aldın zaten. Sana herhangi bir şey borçlu değilim, zaten çıkıp çalmayı isteyende sendin. Ne adam ama, dünyaya birilerine cehennemi yaşatmak için gelmiş olmalı, az önce sahnedeki adam nereye gitmişti. Onunla masasına gelip normal biri gibi konuşabileceğini düşünerek hata etmişti.

Biramı sen içersin, benden olsun. Arkasını dönüp gitmeye hazırlandığı sırada kulakları tırmalayan bir ses duydu önce, arkasından sorun çıkarmamı istemezsin sarışındiye bir tehdit. Olduğu yerde donup kaldı. Birden Souji’yi istedi yanında, burda olsa bu serseriye haddini bildirmesini izlemek eğlenceli olurdu. Hepsi senin yüzünden diye geçirdi içinden. Bana sarışın diyip durma, adım Noah. Arkasını dönüp masaya elini vururken eğildi biraz. Çok sıcak olmuştu. Boynunda aksesuar olarak kullandığı fuları çekiştirip çıkardı. Ne yapacağını düşünüyorsun? Kapının önündeki korumaları gösterdi. Gerçekten bana sökeceğini mi düşündün, sadece işaret vermem yeter buradan yaka paça atılman için.

Aslında onlara başvurmak istemiyordu, hepsi Souji’nin arkadaşıydı ve onun kulağına gitsin istemiyordu bu durumun. Oturduğu yerde keyifle haline gülmesini istemiyordu. Çocukta aynı şekilde ayağa kalkıp elini masaya vurmuştu. Şimdi parfümünün kokusunu alabiliyordu.. Onunla yüz yüze gelmekten rahatsız oldu. Hissettiği hararetinde etkisiyle yanaklarının kızardığını hissedebiliyordu. Kahretsin benim neyim var böyle diye geçirdi içinden. Bu gece birini bulacağım derken bu züppeyi düşünmemişti. Gerçi bu sinir bozucu tavırları olmasa çekici bir çocuk olduğunu itiraf etmek zorundaydı. Bakışlarını kaçırmak istemedi, ama bezmiş bir şekilde nefes verdi. Sana söyledim, beni ne sanıyorsun? Özel muameleden kastın nedir?

"Adı gerçekten Noahmış." diye düşündü Jay.
sahne adının noah olduğunu zannediyordu.

"Sana söyledim, beni ne sanıyorsun? Özel muameleden kastın nedir?"

Son soruyu duymamazlıktan geldi.Aynı şekilde elini kaldırdı ama kapıyı değil iki masa ötesini estebanı gösterdi.
Arada işe yarıyormuş diye düşündü.

"Şu adamı görüyormusun?"dedi aynı tonla.
"Tek bir işaretimle seni kovdurabilirim,burayı satın alabilirim aklına gelen her şeyi yapabilirim. Şimdi borcunu öde."
Sarışın kafa tutunca daha seksi görünüyordu.

Sarışının itirazlarına başladığında son soruyu yanıtladı.

"Özel muameleden kastım..."
"Bana şarkı söylemen."
Ne deseydi? "Selam homoseksüelim ve yalnızım boşmusun?"mu deseydi.
Tabiki de hayır.

Düşüncelerde boğuşurken sarışının bakışlarının yumuşadığını farketti.Şimdi düşünüyorduda her türlü tahrik ediciydi.

"Sesini seviyorum."dedi kısık sesle.En azından sadece sarışının duyabileceği bir sesle.Gözlerini kaçırmamıştı asla kaçırmazdı.

Sarışının bakışları gerçekten durgunlaştı.
Yandaki başların fısıltılarını duyabiliyordu.

Çocuğun işaret ettiği yere doğru bakıp adamın kim olduğunu merak etti. Burayı satın alırmış güleyim de boşuna gitmesin. Ama bu kadar kendine güvenmesinin bir sebebi olmalıydı elbette. Gözleri hiçte blöf yaparmış gibi bakmıyordu. İfadesi öfkeden şaşkınlığa dönmüştü. Sen gerçekten zengin bir serserisin değil mi?

Noah’ı kovduracağın mı söylemişti o? Söyledikleri birbiriyle çelişen şeylerdi. Sana özel şarkı söylemem için burayı satın alacak kadar ileri gideceksen beni neden kovduracaksın ki? Gerçekten garip bir çocuksun sen. Ancak duygusallığını umarsızlığının arkasına gizlemeye çalışan insanlar kendileriyle böyle çelişirdi. Zaman zaman kendisine de olduğu gibi. Benim gibi diye düşündü, bana benziyor, aslında istediği dikkat çekmek, kabul görmek. Belkide… belkide benim gibi sevilmek.

Bakışları yumuşamaya başlamıştı, belki de göründüğü kadar kötü değildi ha! Nasıl davranacağını bilemedi önce. İşi şakaya vurmaya çalıştı hatta. Ailen sana birisi ismini söyleyince kendini tanıtmayı öğretmedi mi yoksa? Cevap versene bu sefer de sen mi dilini yuttun. Ama sorusunun cevabı yerine başka şeyler dökülmüştü çocuğun dudaklarından. Cılız bir sesle Sesini Seviyorum demişti. Gözlerini bir an olsun ayırmamıştı gözlerinden. Afalladı Noah, ne diyeceğini bilemedi. Seviyorum… sadece bir kelime. Buradaki anlamı farklı olsa da ne kadar olmuştu bu kelimeyi duymayalı. Neden kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Kızdı böyle hissettiği için, hem kendine hem de bu çocuğa. Bu kadar çabuk mu indirecekti yelkenleri suya. Çocuğun nefesi yüzünde dans ederken tüyleri ürperdi, dudaklarını yakından görebiliyordu, bal gibi. Birden istemedi ona bu kadar yakın olmayı, doğruldu. Tamam o halde, sadece bir şarkı, yarın yurttaki odana gelirim, uyarmı?

"Ailen sana birisi ismini söyleyince kendini tanıtmayı öğretmedi mi yoksa? Cevap versene bu sefer de sen mi dilini yuttun."

Ailemi? bu kelimeyi duymayalı çok olmuştu diye geçirdi içinden.Muhteşem soyundan gelen biriydi.En azından babası konumunda olan adam öyle söylemişti.Muhteşem soyundan gelen biri parmakla gösterilecek biri olmalıydı çünkü ailesi öyleydi.Rest çekmek güzeldi onların mükemmel kıçlarının her birini tepelemek istiyordu.Onun bedeniydi.Kimsenin değil,onundu istediğini yapabilirdi.
Bu düşüncelerle boğuşurken konuyu değiştirdi.diğer sorusunu cevapladı.

"Sesini Seviyorum."sesinin cılız çıktığı için kendine küfretti.

Sarışının gözleri düştü.

"Tamam o halde, sadece bir şarkı, yarın yurttaki odana gelirim, uyarmı?"

Yurtmu demişti? işte bu daha da eğlenceliydi.Sırıtışı genişledi,Gözünü sarışından ayırmayarak eliyle Estebana gelmesi için işaret yaptı.Esteban anında yanında bitti.Bir şey söylemeden kahyanın ceketinin ön gözündeki kalemi tek hareketle kaptı sarışının boşta kalan kolunu çekti ve kalemin kapağını çıkarıp ağzında tuttu ve koluna irice cep telefonu numarasını yazmaya başladı.
yazarken;
"Beni ara! yarın söylediğim yere gelmezsen burayı da gideceğin her kulübüde satın alırım!"

"Ve şakam olmadığına emin olabilirsin."dedi.

sarışın bir hışımla kolunu çekti.

Travis gözlerini çekmeden önce seksi sırıtışıyla sarışını son bir kez süzdü.Sonra çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.

Çocuk oda lafını duyunca daha bir gülümsemişti. Az önce işaret ettiği adamı yanına çağırdı. Daha ne olduğunu anlayamadan koluna bir numara yazılırken buldu kendini. Sertti, kalemin geçtiği yerler canını yakmıştı. Yarın geleceğim yer mi? Gözlerini birkaç kez hızlı hızlı kırpmıştı şaşkınlıktan. Şuan da yüzünde gülünç bir ifade olduğu kesindi. Ahhh yine tehditler. Kolunu kurtarmıştı ama ben nasıl bir işin içine bulaştım diye düşünüyordu. Temeeeeeeeee…

Çocuk arkasını dönüp yürümeye yeltenince eliyle bileğinden kavrayıp durdurdu. Aynı şekilde çocukta kendi elini tutmuştu. Bilekleri birbirine değiyordu şimdi. Ne demek dediğim adrese gel. Çocuğun sırıtışı iyice yüzüne yayılırken, kendisi ise sadece öfkeliydi. Şarkı dedim sana, kulağın duyuyor mu senin? Bana öyle sırıtma kahrolası. Ellerinin hala bağlı olduğunu fark edince birden silkip kurtardı kendini. Beni bir otel odasına kapatacağın ucuz hostlar ile mi karıştırdın. Etrafındakiler umurunda değildi artık, sesinin ayarı yükselmiş bağırıyordu şimdi. Nasıl olsa diskoya dönüştüğü için müziğin sesinden kimse duymazdı. Hatta bir tane yapıştırsa herkes kendi aleminde olduğu için kimse fark etmezdi bile. Çocuğun ima ettiği şeyleri duyunca patronda anlaşışla karşılardı kendisini.

Çıkış kapısına ilerlerken birden sarışın bileğini tutup çekiştirmeye başladı.

"Beni bir otel odasına kapatacağın ucuz hostlar ile mi karıştırdın."
Sırıtması kahkahaya dönüşmek üzereydi.

"Host mu ??" Kahkaha attı. "Sadece adrese gel dedim.host ve otel odası mevzusunu nereden çıkardın,bilmiyorum ama güzel fikir istersen bunuda yapabiliriz."Kahkahasını tutmak için zorlanıyordu.

Gerilim önlensin diye müzik sesini yükseltmişlerdi herkesin ilgisi bizden dağalmıştı.Nedenini bilmiyordu ama sarışının onu istemesini istiyordu,nasılda arzuluyordu.Travis sarışının yüzüne düşen bir kaç teli kulağının arkasına iterken;

"Sadece geleceksin sarışın.Kendini saçma düşüncelerle korkutma!"şirin-seksi sırıtışlarından birini ekledikten sonra,gerçekten bu sefer bardan çıktı,yada her nereyse.

Hayatının sıkıcı olmmadığını biliyordu,hiç olmamıştı ama mutsuzdu.
"Belki de..." dedi karanlık gökyüzünün ordaki,florasan gibi duran -en azından ona göre öyle olan- yıldızlara bakarken;
"Belkide,hala mutlu olabilirim.Ne dersiniz?" diye sordu geceye...

Maybach exelerosuna ulaştığında,Estebanında orada olduğunu biliyordu.Zira o nefret ettiği şarabın kokusunu -Robert Parker- başka nereden alabilirdi?

Çocuğun attığı kahkaha sinirlerini bozmuştu. Ellerini göğüs hizasında birleştirip spotların altında bazne yeşil bazen mavi görünen gözlerinin derin bakışlarını çocuğa dikti. Seninle hiçbir şey yapmaya niyetim yok, sende bunu o aklına sok.

Çocuk saçlarını geriye doğru iterken yüzünde bir karıncalanma hissetti, aslında çok ta fazla içmemişti. Bu yakınlık sinirlerini bozuyordu, ama aynı zamandaaa, hoşuna mı gitmişti? Sadece geleceksin sarışın. Kendini saçma düşüncelerle korkutma. Hah, buda nerden çıktı şimdi, bir şeyden korktuğum yok benim. Asıl sen aklına saçma düşünceler getirme. Sadece tek bir şarkı ondan sonra seninle işim bitecek. Çocuk yüzünde anlam veremediği bir bir gülümsemeyle arkasını dönüp gitmişti. Bu şekilde gülümsemek ona yakışıyordu. Evet sadece gülümsemeli ve bateri çalmalıydı, çünkü konuşunca her şeyi batırıyordu. Masanın üzerindeki birasından son bir yudum daha alıp yurda dönmek üzere kendiside bardan çıktı.

-------rp bitmiştir---------
Out: Gerçi erken bitti, daha içkiye dayanıksız ben sarhoş olup ertesi gün pişman olacağım şeyler yapacaktım, kaçırdın fırsatı acemi seme