Yaoi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yaoi RPG

Shounen Ai ve Yaoi....
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ~Yanlış Anlaşılma~

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Chung Kai Zhao
Basın
Basın
Chung Kai Zhao


Erkek Mesaj Sayısı : 14
Yaş : 32
Nereden : Beijing

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyPerş. Tem. 07, 2011 12:04 pm

Dairemin kapısını hızla çarpıp alelacele merdivenlerden aşağı inerken bir yandan da gömleğimin kollarını dirseğime kadar kıvırmaya çalışıyordum. Bu sırada boyundan asmalı çantamın uzun kayışı ile az daha boğuluyor olmamın üstünde pek fazla durmadan son dört basamaktan aşağı zıplayıp koşarak yoluma devam ettim. Zira eğer hızlı olmasaydım, bu sefer de editörüm henüz oluşturmaya çalıştığım kariyerim veya hala bulanık olan geleceğimin üzerinde pek de fazla durmazdı. Hala eksiklikleri olan yazımı en geç yarın akşam saatine kadar yetiştirmeliydim, bunun için de tek bir adamla daha görüşmem gerekiyordu. Eh, birkaç anket sorusuna cevaplamamazlık etmezdi herhalde. Tabii yine de hızlı olmalıydım; zaten acemiydim, bir de geç kalırsam hiç dikkate alınmazdım. Metroya son anda yetişip neredeyse uçarcasına atmıştım kendimi içerisine.
Yaklaşık on-on beş dakika metrodan inip istasyondan çıktım. Şöyle bir etrafıma bakındıktan sonra, bir de yerini tam olarak bilmediğim, cebimden çıkartıp bu seferde avucumun içinde buruşturup durduğum kağıtta adı yazılı oteli bulmak zorunda kalacaktım. Buraya geleli en fazla beş, bilemedin altı yıl olmuştu, ve boş vakitlerimde de genelde evden dışarı çıkmadığımdan şehri fazla bilmiyordum. Beijing'in sokaklarına, caddelerine o kadar alışmıştım ki, şimdi burası bana olduğundan daha karmaşık gözüküyordu.
Sonunda oteli bulup resepsiyon ile görüştükten sonra asansöre binip yukarı çıktım. Mavi, loş bir bir ışıkla aydınlatılmış koridorun sonlarına doğru resepsiyondan aldığım oda numarasını bulup, yavaşça kapıyı tıklattım. Ses gelmeyince elim kapı tokmağına gitti, kapı kilitli değildi! Herhalde, resepsiyon arayıp benim geleceğimi söylemiştir; diye geçirdim içimden. Bu düşünce ile kapıyı geçebileceğim kadar aralayıp yavaşça süzüldüm içeri. İki elimle çantamın kayışından tutup başımı önüme eğerek girdim içeri. 'İyi günler.' Sesimin tınısından hoşnut olmayınca bir süre durup bekledim, ardından daha emin bir ses tonuyla, sessizce devam ettim, 'Umarım fazla geç kalmamışımdır,'. Başımı hemen kaldırmaya çekiniyordum, zira saatime baktığımda zaten söz verilenden beş dakika geç geldiğimi farketmiştim. Umarım düşündüğüm gibi olmaz da bu görüşmeden vazgeçmez, diye geçirdim içimden. Sonuçta bu aldığım ikinci randevuydu ve ilkinde sadece ilk iki sorumu yanıtlamıştı, adını ve yaptığı işi söylemişti. Şimdi yine aynısını yaparsa ne yapacağımı bilemiyordum doğrusu.
İşte, yeniden o adamla yüzyüze gelmeyi bekleyerek yavaşça kafamı kaldırdım. Fakat karşımda yüzünü görmeyi umduğumdan çok daha farklı biri duruyordu, daha önce hiç görmediğim biri. Gözlerim iri iri açılırken bir elim kafamın arkasına gitti. Yanlış odaya mı gelmiştim, yoksa bu herif onun menajeri falan mıydı? Ensemdeki saçlarla oynarken ne diyeceğimi bilemiyordum doğrusu, bu yüzden bana yardımcı olması için mahcup bir şekilde bakıyordum yüzüne. Üzgünüm, yanlış geldiniz diyebilirdi mesela, ya da şu an sizinle görüşemez... Sadece küçük bir açıklama...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 47
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyPerş. Tem. 07, 2011 10:18 pm

Saate baktım. Tahmin ettiğim gibi geçti. Zaten bu gazetecilerin erken gelmesi imkansız gibi bir şeydi her zaman. Daha önce de birçok röportaj ve yazı yaptırmıştım. Benim gibi biri için bu çok ilginç değil miydi? Ama herkesi reddedersem daha dikkat çekerdim. Sonuçta bir yakuzaydim ama holding işinin arkasına saklanıyordum. Gerçi normal bir yaşam benim için hiçbir şey ifade etmiyordu. Sokaklarda dolaşmıyordum ki neden bir isim arkasına saklanayım. Öce akla polisler ve kanun gelse de; zaten onlar her detayı bilip konuşmayanlardı, karışamazlardı. Karışsalardı evlerinden, ailelerinden, paralarından, işlerinden, canlarından olacaklarını bilirlerdi. Gözüm saate bir kez daha kaydı. Zamanın kaç olduğunu biliyordum yine de yapacak başka bir şey bulamamıştım bu küçücük odada. Dakiklik artık diğerleri için pek önemli değildi anlaşılan. Yine de benim gibi yakuzalar için değil bir dakika, bir saniyenin bile sonsuz değeri vardı. Umudumu kaybetmiyor değilim iye düşünürken yüzüme gülümseme geldi. Sıradan biri gibi umut hakkında düşünmem çok ilginçti. Kendime gülüyordum resmen, aptal düşüncelerime. Benim gibi insanlar için umut yoktu zaten. Hiçbir zaman var olmamıştı o, hiç gözükmemişti yaşamım boyunca. O saf insanların inandığı bir şeydi, çünkü o zavallıların istediği şeyleri alacak kadar gücü olmamıştı. Onlar sadece ‘unut ederdi’. Elinde gücü olan insanların, ki bahsettiğim güç silah ya da para gibi geçici olmayan güç umuda ve dualara ihtiyacı yoktu bile. Yine de dinsiz biri değil, aksine bağlı biriydim. Acaba bunu da sorar mıydı şimdi röportajda. Ne diyecektim peki. Klasik yalanlar, maskelenmiş hayatım. Üzülüyor değildim; sadece bu gibi formalitelerden nefret ediyordum. Şimdi de şu muhabir. Nasıl bir adam acaba diye düşündüm, bu sorumun hemen cevaplanacağını nereden bilebilirdim elbet.

Kapı açıldı ve içeri sari saçlı on beş on altı yaşlarında görünen bir çocuk girdi. İşe bak şimdi de liseli çocukları mı gazetede çalıştırıyorlar diye düşündüm. Başını öne eğerek bana selam vermekle çok meşgul olduğu için yüzünü göremiyordum. “İyi günler. Umarım fazla geç kalmamışımdır.”. Neydi bu titrek ses tonu şimdi? Fazla mı heyecanlanıyordu bu konuşmayı yapacağına ya da endişelenip korkuyor muydu anlaşılmıyordu. Sanki ikisini birden yaşıyormuş gibiydi. Sonra kafasını kaldırınca son derece şaşırmış bir ifade ile bana baktı. Tanrım, bu küçük çocukla mı uğraşmam gerek diye bir kere daha iç geçirdim. Yüzü fazlasıyla çocuksuydu, on altı yaşındaki bir genç için bile. Yeşil gözleri, endişeli ve acaba ben sizle mi görüşmeye geldim diyecek kadar meraklı bakıyordu. Nefesini tutmuştu, yani bir şey söyleyecekti ancak fazla kararsızdı. Küçük bir çocuk için ayağa kalkma gereği duymadım, bu yaşlı bir adam olsa bile yapmazdım ya orası farklı. Sadece başımı hafifçe aşağı indirip yukarı çıkardım selamlamak adına. Karşımdaki boş koltuğu gösterdim. “Biriyle röportaj yapmak istediğinde biraz daha dakik olursan senin açından iyi olur” Açıkçası onu tanımıyor olsam da ufak bir çocuğa siz demezdim. Neden geç kaldığı ortadaydı; ufak bir çocuk ve dağınık saçları, düzgün giyilmemiş giysileri, eline tutuşturulmuş eşyalar. Ben burada ne saçmalık yapıyordum açıkçası? Gözlerimi kapatıp yüzümdeki şu sinirli gülümsememle bunları düşündüm. Böyle saçma bir şeyi kabul etmenin hangi açıdan yararlı olacağını bilmiyordum. “Tam olarak ne gibi şeyler soracağını öğrenmek isterim. Genel bir özel geçer misin?” Bunu yapabilir miydi bilmiyorum. İçimden güldüm ama amacım kesinlikle dalga geçmek değildi. Acemi olduğu apaçıktı. Onun cevabini beklerken cebimden sigaralığımı çıkardım. İçinden bir tane çekip çakmağımla yaktım. Bağımlı değildim ama içmeyi de bırakmıyordum. Karşımda daha yaşı büyük olmayan biri varken içmek ne kadar doğru bilmem. Sahi benim doğru ve yanlış anlayışım tamamen farklı. Yine de bu konu üzerinde biraz daha düşünmeliydim. Sigarayı içime çektim ve diğer yöne doğru bıraktım dumanı, onun rahatsız olmaması için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Chung Kai Zhao
Basın
Basın
Chung Kai Zhao


Erkek Mesaj Sayısı : 14
Yaş : 32
Nereden : Beijing

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyPtsi Tem. 11, 2011 10:39 am

Karşımdaki adamdan bakışlarımı alıp yere çevirdim. Gerçekten bu adamla mı görüşecektim yani? Peki, daha önceden iki soru sorduktan sonra beni yollayan adam kimdi öyleyse? Neyse, diye gecirdim içimden; cevabını alamayacağım sorular üzerinde düşünüp lafa yormanın bir alemi yoktu. O selam verip karşısındaki koltuğu gösterirken, ben hala önüme bakıyordum. İsaretini farkedip gösterdiği koltuğa oturana kadar, kendi kendime hayıflanıyordum yine. İçeri girmeden önce en azından bir üstümü düzeltebilir, öyle kapıyı açabilirdim; fakat geç kaldığım için o kadar telaşlanmıştım ki, az önce iki kelimeyi bir araya getirmekte bile zorlamıştım. Şimdi de kapıdan girer girmez kırılan cesaretimi yeniden toplamaya çalışırken, bir yandan da adama cevap vermeye çalışıyordum. ' Biriyle röportaj yapmak istediğinde biraz daha dakik olursan senin için daha iyi olur. Haklıydı. Ve bu da biraz daha canımı sıkmıştı. Cevap vermek istesem de bir türlü yapamamam, daha çok 'istediğinizi söyleyebilirsiniz, ben daha sonra konuya girerim,' durumu yaratıyordu. Acaba dilinizi çok iyi bilmiyorum bahanesi ardına mı saklansaydım? Ah, hayır, o zaman kesin röportaj işini iptal eder, çekip giderdi. Bu durumda yapabileceğimin en iyisi başımı hafifçe eğerek bu eleştirisini kabul etmek olacaktı, ben de çaresiz böyle yapmak zorunda kaldım. 'Tam olarak ne gibi seyler soracağını bilmek isterim. Ah, evet... Yavaş yavaş konunun benim geç kalmamdan çıkıp da asıl meseleye dönmesine sevinmiştim açıkçası. Zira diğer konuda söyleyebileceğim hiçbir şey, arkasına sığınabileceğim hiçbir mantıklı açıklama yoktu. En azından kendimi anlatabileceğim bir konuda konuşmam daha kolay olabilirdi. Hem, bu röportajı ilk onunla yapmamıştım. 'Genel bir özel geçer misin?' Çantamın klipsini açıp daha önceden hazırladığım kağıtları çıkarttım. İşte şimdi, gerçekten de kendimi güvenli bölgede hissediyordum. Hakimi olduğum bir konu, benim soruları soracağım bir zaman... Bu meslek, bana gerçekten de kendimi güçlü hissettiriyordu. 'Aslında bu sizin gibi birkaç iş adamı ile de yaptığım bir röportaj. Meslek hayatınız ile sosyal yaşantınız ile ilgili olacak.' Kağıtları irdelemeye devam ederken dalgınlıkla sol elim ile başımın iki tarafında da saçlarımın uzun kalab tutamlarını kulağımın arkasına aldım. 'Merak etmeyin, özel hayatınızı fazla irdelemeyeceğim. Verdiginiz cevaplar derlenmiş bir biçimde haftaya yayımlanacak,' diyerek sorularıma başladım. Bir iki tane sırf işi ile ilgili sorudan sonra derin bir nefes aldım. Bu adam özel hayatını da içeren soruları yanitlamayi kabul edecek miydi? Zaten bu röportaj işi olmasa da fena olmazmış gibi bir hali vardı. Tabii reddetse de, hatta kovsa bile bu soruları sormam gerekiyordu. Sessizce iç çektim. Peki, bu kadar yoğunken nasıl kendinize ve özel hayatınıza vakit ayırabiliyorsunuz?' Bu o kadar da müstehcen bir soru olmasa da, yine de adamın beni terslemesinden çekiniyordum. Zaten beni o kadar da kale almıyormuş gibi görünüyordu.

Out: annemin telefonundan yazıp yolladım lan ffuuu o.o Birkaç yanlış olabilir falan aralarda yani, zaten dallama bi şey oldu, saygılar u.u
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 47
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptySalı Ekim 11, 2011 4:18 pm

Masanın üzerindeki küllüğü onun tarafından çekmek için uzandım. Pasaklı bir adam kesinlikle sayılmazdım ya; içtiğim sigaranın külünü de odanın zeminine atacak değildim. Sigarayı küllüğün kenarına vurdum hafifçe, üzerindeki artmakta olan külün düşmesi için. Çantasından kâğıtlar çıkardığında, onların ne olduğunu anlamak çok zor değildi elbette. “Aslında bu sizin gibi birkaç iş adamı ile de yaptığım bir röportaj. Meslek hayatınız ile sosyal yaşantınız ile ilgili olacak.” Bir sürü ıvır zıvırdı işte. Genel olarak iş adamları ile röportaj çok popüler bir şeydi; iş adamları elit bir kesimdi, işlerinde başarıydılar. Bu başarıya nasıl gittikleri hakkında bir röportaj, o işlerinde yeterince başarılı olamayan, daha alt kesim ve işçi olan grubun gözdesi sayılırdı. Sanki aynılarını yapınca kendileri de başarılı olacaklarmış gibi. Tabii ki röportajda geçenler gerçeğin yarısıydı. İnsanların işlerini nasıl hallettikleri ise daha önemli diğer yarısı oluyordu, ille velâkin o kısım gizliydi. Yine de sosyal yaşam kelimesini onun ağzından duyarken güzümde belirli bir gülümseme oluşmuştu. Dışarıdan gören birisinin haince gülüş diye tabir edebileceği bu tebessüm, benim doğal gülümsemem sayılırdı. “Merak etmeyin, özel hayatınızı fazla irdelemeyeceğim. Verdiğiniz cevaplar derlenmiş bir biçimde haftaya yayımlanacak.” Klasik gazeteci yalanları. Acemi olsa dahi bir iki taktik biliyor olması ilginç bir şekilde hoşuma gitmişti. İlk gözlemim böylece oluştu; acemi ama öğrenmeye istekli biri. Ayrıca şu ‘derleme’ olayı yüzünden de ağzımdan çıkan her kelime için son derece ince biçimde düşünmemi gerektirirdi. Bunu hatırlatması iyi oldu diye düşündüm. Hangi gazete veya dergi olduğunu öğrenirsem iyi olacaktı, bir şekilde de olsa hakkımda yanlış yazıların yayımlanmasını istemezdim. Sonuçta onun gibi ufak bir çocuğun ne gibi düşüncelerle çıkacağı belirli olmazdı. Birkaç soru arka arkaya sıraladı. İşim, mevkiim, ne zamandır yaptığım gibi klasik sorular. Bunları çok düşünmeden, kısa cevaplarla cevapladım, tabii ki bunun bilinen yaşamına, nam-i diğer maskeme, uygunluk göstermesine özen gösterdim. Birkaç sorudan sonra durdu, bu arayı çok önemsemedim. Sigaramdan son kalan kısmı da ciğerlerime çektim tek seferde. Küllüğe sigaradan geri kalanını bastırırken, duman ince bir şekilde yükseldi bir ruhun bedenini terk edişi gibi. Derin ama çok ses yapmamasına rağmen, ikimizin de sustuğu bu kısa arada çok rahat duyulabilen iç çekişi ona doğru bakmama sebep oldu. Durumun ilk tahminimden farklı olduğunu düşündüm. Ben, boş bir anına gelmiş ve ne soracağı aklından çıkmış olduğu için kâğıtlara baktığı sebebiyle bu suskunluğu yaşadığımızı düşünmüştüm. Ama şimdi, onu sıkacak bir şeylerin habercisi olduğunu anladım. Kafamı başka bir yöne çevirdim; sanki o boş alanda, birkaç resmin asılı olduğu ve bizim dibimizde olana göre epeyce küçük bir masanın durduğu o bölgede biri daha varmış gibi. “Peki, bu kadar yoğunken nasıl kendinize ve özel hayatınıza vakit ayırabiliyorsunuz?” Bir kez daha ona dönerken, belirtmeliyim ki yüzümde kesinlikle şaşkınlık ifadesi yoktu. Bu soru benden çok onu afallatmış gibi duruyordu ki, soruyu sorarkenki ses tonu ‘sorsam mı yoksa geçiştirsem mi?’ tarzındaydı. Elimle çenemi ovuşturdum sanki düşünüyormuş gibi. Gözlerim ise halen karşımdaki yaşı küçük duran genci süzüyordu. Bu soruyu sorarken utanmış mıydı yoksa? Ayağa kalktım, nedense, fazla düşünme ihtiyacı duymadan. Sert bir bakış yollarken, aslında hala sorusunun cevabini düşünüyordum. Düzenli bir ilişkim yoktu uzun zamandır; ama bu hiç ilişkimin olmadığı anlamına gelmiyordu. Evet, kiminle istersem onun ile birlikte olabilen biriydim ben. Ancak nasıl bunları dile getirebilirdim ki; karşımdaki bunları anlayabilecek kadar olgun biri değilken. Kaçamak bir cevap ararken önce kapıya, sonra da röportajcının oturduğu sandalyeye doru yürüdüm. Bileğinden tutup onu havaya doğru çektim. Umduğum gibi çok hafifti; onu ayağa kaldırınca hafif bir hamleyle savurdum doğruca yatağın üzerine. İçimden umarım onu fazla yukarı kaldırmamışımdır diye geçiriyordum; eğer öyleyse bu canini acıtmış olabilirdi. Onun yattığı yere doğru eğildim ve iki elimi, onun bulunduğu yerin sağ ve sol taraflarına koyarak kaçış yollarını kapattım. Ben tüm ağırlığımla bastırırken bile yatağın yeterince içeri çökmemiş olmasını otel yataklarının pek de kaliteli olmayışından olduğunu düşünüyordum. İyice eğildim yüzüne doğru, kulağına yakınlaşıp fısıldadım. “Gerçekten de, Kendime ayıracak pek az zamanım oluyor biliyor musun?” Adını düşündüm, ille velâkin hatırlayamadım. Belki de hiç söylememişti. Ama konuşmasından ve görünüşünden de bir Çinli olduğunu pek ala anlıyordum. Neden bu kadar küçük bir yaşta, buralara kadar sürüklenmiş olduğunu düşündüm. Benim gibi biriyle ayni odaya nasıl odluda düşmüştü? Şans… Kader? Azcık ondan uzaklaştırırken vücudumu –tabii hala yatağın üzerindeydik- gülümsedim, kendime has olan o şekilde.
out: iğrenç, iğrenç oldu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Chung Kai Zhao
Basın
Basın
Chung Kai Zhao


Erkek Mesaj Sayısı : 14
Yaş : 32
Nereden : Beijing

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptySalı Tem. 24, 2012 1:38 am

Bu soruyu hala sormak isteyip istemediğimden emin olmasam da, vücudum kendiliğinden hareket etmiş kelimeler dilimde dönüp bütün bedenimi saran o gerginlik hissiyle mühürlenen dudaklarımın arasından kaçmıştı. Soruyu sorduğumu farkettiğimde zihnim otomatik olarak savunma haline geçmiş, yanmaya başlayan devrelerimi soğutmaya çalışıyordu. İyi bir gazeteci olmak istiyorum, öyle değil mi? Korkmamalıyım. Ucunda ölüm olsa da araştırmaya devam etmeliyim!
Yanımda bebek bakıcıları gibi dolanıp, ne yapacağımı söylemek yerine uygulamalı olarak göstermeyi tercih ederek beni ikinci plana atan diğer diğer gazetecilerden ayrı olarak görüşmelere gitmeye henüz başlamışken hayatta korkaklık edip geriye adım atmazdım. Buraya gelene kadar verdiğim onca emek, çektiğim onca çileden sonra sırf iri yapılı, ürkütücü bakışlı ve tehlikeli görünen bir iş adamıyla, nedense gözüne birden bire öldürülse kimsenin ruhu duymayacak kadar uzak ve büyük görünen otel odasında iken sırf korktuğum için tek bir soru atlamaya bile razı olamazdım! Çin'den ve oradaki hayat koşullarından zorla kaçıp gelmiş, inadına bu koca şehirde tutunmaya çalışmıştım. Sonuçta çabalarım yavaş yavaş karşılık verirken genç yaşımdan ötürü de kendim ile gurur duymaya başlıyordum. Sonunda her şey yavaş yavaş iyileşiyor olmalıydı; kendime ait bir stüdyo dairesi, işim, sonunda durgun geçen sessiz ve sakin bir hayatım vardı. Bundan sonra isteyebileceğin tek şey--

'Ah!' Birden bire bileğimi sıkan bir güç daha ne olduğunu anlayamadan beni karşımdaki yatağın üzerine uçuruvermişti. Yatağın üstüne düştüğüm anda nefesimin kesildiğini hissettim, biraz sert bir düşüş yaşadığımdan kaburgalarım acımıştı. Kafamı toplamaya çalışırken kaybettiğim vakitte izbandut gibi görünen adam, Asami Ryouichi üstüme tırmanmıştı bile. Neler olduğunu anlamam pek uzun sürmedi, resmen... resmen tecavüze uğrayacaktım! Küçücük, zararsız, iyi niyetli bir soruya neden bu kadar kızmıştı ki? Tecavüze uğrayacak, ardından hunharca katledilip iç organlarımın yerine uyuşturucu doldurulduktan sonra cesedimi malı alacak kişilere yollayacaklardı! Sırf bu adamın kama içgüdülerimi tetikleyen, karanlı aurasından ötürü zihnimde canlanan felaket senaryolarına kendimi o kadar kaptırmıştım ki, kulağıma bir şeyler fısıldadıktan sonra hafifçe geri çekildiğini ancak beş-on saniye içinde anlayabilmiştim. İşte, bir şans!, diye düşünerek topuklarımı yatağa dayayıp kendimi yatağın yukarısına doğru ittirerek kurtulmaya çalıştım, fakat o anki şaşkınlığım ve aşırı salaklığımla hayat memat meselesi haline getirdiğim durumda, üstümdeki herife karşı gücümün yetemeyeceğini tamamen unutmuştum. Birkaç umutsuz çırpınış ve debelenişin ardından fiziksel olarak karşı koymaya çabalamanın mantıksız olduğunu farkedebilmiştim, fakat bu tamamen vazgeçtiğim anlamına gelmiyordu. Derin bir nefes alıp avazımın çıktığı kadar bağırmaya başladım. 'İmdat! Tecavüze uğruyorum! Sapık, pedofili, kalk üstümden!' Şimdiye kadar öğrendiğim bir şey vardıysa, o da kumar oynayacaksan ya bütün paranı yatıracak, ya da cebindeki üç kuruşla sap gibi kalacağındı. Ya hep ya hiç, diye geçirdim içimden, bağırmasam da şu anki pozisyona hangi açıdan bakarsan bak tecavüze uğrayacağım bariz belliydi zaten.


outta: ahahaha yazarken çok eğlendim, sen kurgu bulmazsan ben de böyle salak bir şey yazarım işte. Öbür türlü devam edeceğimiz yok çünkü. bir de kısa oldu, ama napalım artık, saat çok geç oldu, affet beni @_@
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 47
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyÇarş. Ara. 26, 2012 11:09 pm

Korku ve endişe dolu bakışlar... Kim bu durumda olsa aynı şeyi yaşardı, diye düşündüm. Onun yaşındayken henüz kaybettiğim kimi duygularım, bunların içinde acıma da vardı, belki de gözlerinin içinde beliren o bakışlara bir daha sahip olamama neden olmuştu. O duyguların bir daha geri gelemeyeceğini biliyor; ancak üzülemiyordum. Çünkü onların yokluğu kendim için üzülmeme bile bir engeldi. Kendimi sevmediğimden değildi, hatta tam aksine insanları ezerek kendimi üstün göstermeyi bilhassa severdim gerek sözel gerek bedensel. Bu yaşımda, yoktu ne bu mevkideyken beni ezecek kimse, ne de yeniden o duyguları hissetmem için bir sebep. Tabii karşımdaki bu genç çocuk bunlardan hiçbirini bilmiyordu. Belki öğrenmek üzereydi, belki de anlayamayacaktı bunları ona neden yaptığımı. Bir neden yoktu ya, neden bulmaya çalıştıkça kafası karışacaktı. Bu genç yaşında seksi sadece aşk ve hoşlanma duyguları için yapıldığını düşünürdü onun yaşındakiler. Yine de kimseye karşı çok fazla ön yargılı olmayan ben, korkusundan çırpınan bu genç için de aynı şeyi geçerli kılacak, onun hakkında bilmeden yargılamayacaktım. İşin aslında ise insanların çoğu ön yargılıydı ve benim açımdan bu yararlı bir şey olarak gelişirdi genelde. Beni yargılayan biri, iç dünyamı göremez, her ne kadar kötü ve tehlikeli olduğumu düşünse bile bir insan olduğumu düşünürdü.

Onca debelenişinin ardından, aslında daha onu yatağa attığım ilk dakikada anlamalıydı fiziksel kuvvetin, onunkinden epey iri olan bedenim üzerinde hiçbir etkisi olamayacağını, sanki biri onu duyup ciddiye alacakmış gibi bağrınmaya başlamıştı. Oysaki ben hep önceden hazırlıklıydım. Bu röportajın istediğim gibi gitmemesi, gazetecinin zeki biri çıkıp benim gerçekte çevirdiğim işleri fark etmesi gibi bir durumda onun bu odadan sağ ayrılma ihtimallerini tamamen ortadan kaldırmak için; oteli tanıdığım bir yer, odayı rahatsız edilmeyen özel bir suit seçmiş, katı tamamen boşalttırmış, otel personellerinin buraya gelmemesi için özel uyarı göndertmiştim. Bunların yanı sıra, beni her saat amansızca takip eden adamlarım da katın giriş ve çıkışlarında; bir grup daha alt seviye beceriksizler de otelin giriş ve çıkışlarında duruyordu. Elbet bunların hepsini dikkat çekmeden yapmak epey zordu; yine de bilinen iş adamı yüzüm, benim de düşmanlarımdan korunma isteğim üzerine bu kadarı olmalıydı diye düşündürttürürdü insanlara. Her şeyden öte, bu röportaj bana düzenlenen bir oyun olabilir, yatağın üzerinde titremekte olan bu çocuk da bir casus olabilirdi. En saçma gözüken ihtimaller bile, düşmanı oyuna getirmek için atılan adımlardı kimi zaman.

"İmdat! Tecavüze uğruyorum! Sapık, pedofili, kalk üstümden!" Tecavüz? Belki olabilirdi; peki ya sapık ve pedofili? Bu çocuk kaç yaşındaydı gerçekten de? Bunun benim açımdan hiçbir önemi yoktu elbet, yine de ilk okul çocuklarından hoşlanan bir adam olamazdım. Zira öyle insanlar alt seviyeydi ve iğrençlikleri kelimelerle anlatılamazdı. "Buraya kadar gelen sendin değil mi?" Dedim, başının yanına eğilip fısıldayarak. Fısıldayışımın nedeni birinin duymasından öte, buna dair hiç endişem yoktu şu an, onun gözünü daha çok korkutmaktı. Böylesi daha eğlenceliydi benim için. Sanırım gerçekten de bazı hayvani dürtülerle yaşıyorduk yaşamımızı. Üzerini soymaya başladım, elbette bir yandan yaptığı hareketler pek kolaylaştırmıyordu işimi. Onu iyice yatağa bastırdım istem dışı, yaptığı işe yaramadığını çoktan anlamış olması gereken bedensel tepkiyi bırakması için. Gömleğinin düğmelerini tek hamlede açarken yine kulağının yanına eğilmiştim. "Eğer iki taraf da zevk alıyorsa, buna tecavüz denemez değil mi?" Korkutucu gülüşüm yine suratımda belirirken gömleğini çekerek tamamen çıkarmadan, omuzlarından aşağıda duracak biçimde üst bedeninin ön tarafını meydana çıkardım. Bedeni, ne bir adamınkini ne de bir çocuğunkini andıracak biçimde, arada bir yerde kalmış gibiydi. Yağlı ve şişkin olmadığı gibi, pek kaslı da sayılamazdı karşımdaki hafif titrek pek de iri olmayan bu vücut. Ama elbette birazdan bu dünya da en zevk aldığım şeyi yapacaktım bu gencin bedenine de, benim olacaktı o dakikadan sonra. Ben aç gözlülük duygusunu bastıramayan biriydim tam bu dakikada, dünya üzerindeki bu saflıktaki her canlı benim olmalıydı. Gözlerimi bedeninden yukarı kaydırarak onunkilere çevirdim. Bir elimi henüz soymamış olduğum alt bedenindeki pantolonunun içine doğru kaydırdım bedenindeki her noktaya özenli bir biçimde dokunurken. Çenesinden tutup çehresinin doğrudan bana bakması için hafifçe çevirdim. Gözlerindeki, kelimelerle anlatılması zor o 'şeyi' görmek istiyordum, benim uzun süre önce kaybetmiş olduğum bazı duyguları.


out: bağrınmak yanlış bir ifade mi? Neyse sevmediğin bir yer varsa değiştiririm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
Chung Kai Zhao
Basın
Basın
Chung Kai Zhao


Erkek Mesaj Sayısı : 14
Yaş : 32
Nereden : Beijing

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyC.tesi Ara. 29, 2012 2:33 am

Umutsuzca çirpinmaya devam ederken bedenimde dolanan eli icimde bir şeyleri harekete geçirmiş gibi hissetmeye başladığımdan içimden kendi kendime lanet okuyordum. Tecavüze uğramak üzere olan biri olarak, nasıl bun'dan haz alabilirdim ki,hele bir de tecavüz eden adam hiç ben bir ki beklemediğim bir şekilde sapık çıkan, ilk röportajımi yaptığım adamken ! Kendi kendime hayiflanırken ilk iş günüünün her zaman kötü geçtiğini söylediklerinde pek kale almadığım zamanlar gözümün önüne gelm8şti.şimdi o zamanlar onları dinlemediğim sözlerin hepsi beynime dolmuş, kafamın içinde fıldır fıldır dönüyordu sanki. Zaten kaskatı kesilen bedenimi kontrol altında tutmaya çalışırken bir debaş dönmesi ile karşı karşıya kalınca ne yapacagimi bilemedim. O anda, göğsümü üzerindeki el gömleğimin düğmelerini açmaya başlayınca Asami sanın boynuma değen nefesini hissettim yeniden. 'Buraya kadar gelen sendin değil mi?' Sarfettiği kelimeler ile iyiden iyiye rahat bıraktığım vücudum , kanın beynime suçlamasıyla yeniden nereden geldiğini anlayakmadigim bir ggüçle dolup yeniden kaskatı kesilmişti . Ne diyordu bu moruk yahu?! Ben bu kadar yolu sırf birileri ile seks yapmak için mi gelmiştim yani? Manyas herif, buradan kurtulduğumda nasıl bir şizofren olduğunu gazetede yazabileceğim hiç ddüşünmemiş miydi? Sahi, bütün bunlardan sonra ne olacaktı? Bu kadar ünlü bir iş adamı böyle bir olaydan sonra arkasında kanıt bırakmayı istemezdi herhalde... aha, ışte şimdi sıçtıgım andı . Öfkem yerini korkuya bırakınca bir Anda ellerimden birini çekip kurtarmayı başarmıştım. Bir şeyi başardığını gören bir insan, her zaman daha fazlasını yapmaya uğraşır. Bu dürtüyle, yumruk yaptığım elimi üzerimdeki adamın göğsünü gelişigüzel yumrukladım. Bu yaptığım hareketle kıSılan gözleri daha da korkutucu görünmesine neden olmuştu, fakat bu benim birkaç yumruk daha sallamamla sonuçlanmıştı. Henüz yumrugum havadayken ışık hizinda bilegimden yakalayıp yeniden yatağa karistirmisti kollarimi. Gözlerimi sıkıca yumup ne olacağını beklerken kemerini açtığını duyabiliyorum. Ardından sert derinin bileklerime sarıldığını hissedince yeniden Asami sana baktım. Adam... adam ellerimi kemeriyle yatağa bağlıyordu! "Ö-öeh ama! Rahat bırakana beni, sapık herif!" Bağırıp çağırmaya ve kendi cabalarimal kurtulmaya çalışırken içeri aniden birinin dalmasıyla ikimizin de dikkati kapıya yonelmişti. Bir çıkış yolu bulduğumda sevinirken, hafif erekte olmuş penisini rezil olmamak adına dizlerimle kapamaya calisiyordum. Zira buradan çıktığımda, kimsenin bundan biraz zevk aldığını düşünmesini, daha doğrusu bilmesini istemiyordum. Fakat adamın suratına bir kere daha bakınca, beni kurtarmaktan çok oldurmek istermiş gibi bir havası olduğunu farketmiştim. Eh, denize düşen yilana sarılır diye bosu boşuna dememişti büyüklerimiz, hemen Asami sanın altına doğru iyice kivrilmistim.bu sırada gözüm adamın ceketinin içinde parlayan bir cisme takılmışti. Bir... silah?
Outtta : WTF ?!?!?!?!?!? abi bu kadar malabaglanilir bu kadar bir rpnin içine edilir. Neyse aynı anda yazınca böyle oluyormuş ehe


En son Chung Kai Zhao tarafından C.tesi Ara. 29, 2012 2:49 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asami Ryuichi
Yönetici & Yakuza
Yönetici & Yakuza
Asami Ryuichi


Erkek Mesaj Sayısı : 394
Yaş : 47
İş/Hobiler : İş adamı & Yeraltı dünyasının başı
Lakap : Genel seme | Abazaların yakuzası
Nereden : Karanlığın içinden

~Yanlış Anlaşılma~ Empty
MesajKonu: Geri: ~Yanlış Anlaşılma~   ~Yanlış Anlaşılma~ EmptyC.tesi Ara. 29, 2012 2:33 am

Duygular, belki de bir insanın sahip olabileceği en karmaşık şeylerdi. Hiçbir zaman tek duyguyu yaşayamıyorduk, ille velakin kimi zaman bir tanesi daha baskın çıkabiliyordu diğerlerine göre. Bu gencin zeytin yeşili gözlerinden bana akan duygulardan baskın çıkan endişeydi, korkuydu, böyle bir duruma düşeceğini gösteren şaşkınlıktı. Onun tüm vücudunda algıladığım karışık duyguların içinde mutluluk, rahatlık, sevinç olmaması böyle bir pozisyon altındayken gayet doğaldı. Eğer gülüyor olsaydı garip olmaz mıydı zaten? İşte o zaman karşımdaki bu çocuğa yakıştırma yapacak hakka sahip olabilirdim; deli, mazoşist veya gerçekten sorunlu ve daha buna benzer birçokları. Zira normal bir insan, onun gibi genellike negatif olan duygular gösterirdi. Çünkü tehlike altında, herhangi bir şeyi tehdit edici unsurlar içerisinde bulunan bir insan, bu korkularıyla Adrenalin seviyesini yüksek tutar ve bu sayede kendini korumak için yapmadığı şeyleri yapardı. Hala yanımda, şu anda bu odada bulunan silahım yoğun duyguarında kaybolan bu çocuğun elinde olsaydı beni vurabilirdi de. Elbette ben artık fazlasıyla bu duygulardan yoksundum, onun yerine tetiği çekmek benim için daha rutin bir işe dönüşmüştü. Tabii bunların hepsi bir anda olmamıştı, sayısız deneyim ve gördüğüm onlarca ceset, bir de şahit olduğum tüm ihanetleri de unutmamak gerekiyordu, böyle ruhsuz birine dönüşmemi sağlamıştı. Ruhsuz denemezdi, zira benimde zevk aldığım şeyler vardı bu hayatta. Sıradan bir insanın garip karşılayacağı şeylerdi kimisi, kimisi de gayet doğaldı. Yine de bazı insani duygularım körelmişti, şimdi ise bunu değiştirmek için çok geçti, ve değiştirmek çok da gereksiz, hatta sorun yaratıcıydı.

Tüm bu düşüncelerin arasındayken, genelde düşünmeyi sevdiğimi itiraf etmem gerekiyordu, en nefret ettiğim şeyi gerçekleştirmişti hala altımda yatmakta olan bu genç, beni düşüncelerimden alıkoymuştu. Ah, böyle durumlarda zihnimi bir daha toplamam çok zor oluyordu. Toplamam gereken önemli bir şeyi düşünmezdim ya öylesine bir yerdeyken, genelde hayatımın gitmekte olduğu yolu düşünürdüm, bu yolun sonunda beni ne beklediğini ve eskisine göre nasıl değişmiş olduğumu. Normal insanlar arasındayken düşündüğüm en çok bu sonuncusu olurdu elbet. Elimde olmayan sebeplerle, belki bir şeyleri kaybettiğimden beri kendime acıma yolum buydu. Diğer insanları çok daha rahat çözebilirken bir insan sarrafı misali, kendime gelince açmak bile istemiyordum o kapalı kutuları. Belki de şu an şarışın gencin beni gücü yettiğince yumruklayıp düşüncelerimden bir nebze uzaklaştırması çok daha iyiydi benim açımdan. Tutmakta olduğum bileğini biraz daha yukarı çekerek ona durması için uyarı yaptım. Göğüsümü yumruklarken hafif bir ağrı, bileğini öncekine göre daha fazla sıkmama neden oldu istemeden. Gerçi şu anda canı biraz daha fazla acısaydı yahut acımasaydı ikimiz içinde pek fark etmeyecekti. Gözlerimi de kısmıştım can acısına tepki olarak, bu bana henüz almış olduğum kurşun yarasını hatırlattı, gömleğimin içinde dışarıdan görünmeyen bandajın altındaki. Onun, yaptığı anlamsız hareketi bırakmasını sağlamak amacıyla, diğer elimi aşağıdaki yapmak üzere olduğu önemli işinden alıkoyup, beni yumruklamaya çalıştığı kolunuda bileğinden hızlı hareketlerle kavradım. Elbet ellerimin ikiside ellerini engelleme çabasındayken ona istediğim şeyleri yapamaz, onu zevkten zevke uçuramazdım ya, iki bileğinide tek elime topladım. Bilekleri epey inceydi, benim normal bir insana göre iri sayılabilecek, bedenime göre oranlı olan elimle ikisinide rahatça tutabiliyordum. Kemerimi çözerken gözlerim onun saf bedeni üzerinden yukarıya kaydı. Gözlerinin içine odaklandığım bir iki kısa saniyede kemerimi çıkartmıştım. Bileklerini yukarı çekerek yatak başlığına yaklaştırdım. Ustaca bir hareketle kemeri önce oradan geçirerek her iki bileğine de doladım, sonuçta bu ilk defa yaptığım bir şey değildi. "Öeh ama! Rahat bıraksana sapık herif!" Bağrınmaya devam edişi onu bu durumdan kurtarmayacaktı. Ani kapının açılışı beni bile şaşırmış olacaktı ki, o yöne döndürdüm bakışlarımı. Gelen koridordan sorumlu tutmuş olduğum, yakın adamlarımdan biriydi. Tabii kastettiğim yakın, ne mevki olarak ne duygusal anlamda bir yakınlıktı; daha çok işinde iyi olduğu için benim etrafımda diğerlerinden daha çok bulunuşunu belirtiyordu.

"Ne yapıyorsun lan burada? İşim var görmüyor musun?" sesim her zamanki gibi emir veren bir tondaydı. Elinde tuttuğu silahı görünce sinirli bir bakış attım, şimdi bu velet ne düşünecekti benim hakkımda. Bir gazetecinin ağzına böyle bir laf bırakmak en son ihtiyacım olan şeydi. Neyseki ağzında bir kaç kelime yuvarladıktan sonra hemen odadan ayrılmıştı. Biraz daha korkması iyi olabilir diye iç geçirdim karşımdaki gence bakarken. Daha da bağırması, benim adamlarımı bu derece endişelendirmişken diğer insanlar üzerinde nasıl bir etki gösterecekti kim bilir. Daha az ses çıkarması amacıyla ve tabii sonraki hamleme de yararı olacağını düşündüğümden iki parmağımı dudaklarının arasından yavaşça kaydırdım. Salgısını hissederken parmaklarımda, diline bastırdım çok hafifçe, kusmasınıda istemezdim sonuçta. Sesini bir süre duymamak iyi olmuştu, onca bağırtının kesilmesi tekrar düşüncelerime dönebilmemi sağlamıştı. Elbette bu çok kısa sürdü, parmaklarıma batan keskin dişleri yüzünden, yeniden çekmek zorunda kalmıştım onları ağzından. "Seni lanet velet!" demiştim tepki biçiminde, yine de dişlerimi sıkarak çok bağırmadan. Sinirimi elbet başka şekilde, onu daha da çok korkutarak çıkarabilirdim. Pantolonunu çektim tek hamlede dizlerine indirircesine. Onun salyasıyla ıslanmış olan iki parmağımı dar deliğine götürürken ifadelerinin hiçbirini kaçırmamak için gözlerim hala o çocuksu suretindeydi. Önce biraz araladım iki parmağımla daha sonra tek tek vücudunun içine ilerlettim parmaklarımı o dar deliğinden. Tabii içeride de parmaklarımın oynaması devam ediyordu, onu ileriki zevkleri için hazırlayıcı bir biçimde.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://yaoirpg.yetkin-forum.com
 
~Yanlış Anlaşılma~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yaoi RPG :: Her şey :: Tokyo :: Şehir Merkezi :: Oteller-
Buraya geçin: