Yaoi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yaoi RPG

Shounen Ai ve Yaoi....
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Sıkıcı Günler

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPerş. Mayıs 19, 2011 10:28 pm

Uzun zaman olmuştu sanırım. Nedendir bilinmez tuhaf bir şey vardı içimde. Değişik bir his. Gözlerimi açtığımda sabahın altısında, yanımdaki sarışın çocuğa baktım kısa süre. Kaşlarımı çattım. Her şey iyiydi hoştu ama bu çocuk neden hamile değildi? Yaptığım uğraşları düşününce yüzüm asıldı. Başka biriyle denesem belkide olmuştu. Sıkıntıyla yataktan kalktım. Saçlarımı karıştırdım. Sonrada elimi yüzümü yıkadım. Ardından da ani bir kararla duşa girdim. Kısa sürede çıkıp mutfağıma indim. Kendime kahvaltı hazırlıyordum. Bugün işim pek fazla yoktu. Kokular çevreyi sardığında radyoyu açtım ve haber dinlemeye koyuldum. Kulağım oradayken yenilikleri takip ediyordum. Gazetemi almıştım. Siyah saçlarımı geriye attım Akita içinde bir şeyler hazırlarken.
Aklıma birden şu Eyes denen çocuk gelmişti. Ben Akita için izin almıştım o hala yatarken. Durumunu merak ediyordum. Kaçakçısı almış mıydı onu acaba? Sıkıntılı bir nefes verdim ve kahvaltı masasına baktım. Her şey hazır gibiydi.


En son Adrian Thomas tarafından Cuma Mayıs 20, 2011 5:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyCuma Mayıs 20, 2011 4:26 pm

Işık. Sabah. “Mmmmm…” Kendimi kaldırmak istiyordum, ama o kadar ağırım ki kolumu bile oynatamıyorum. Gözlerim bir türlü açılmıyor. Kötü bir düş görmekte olmadığıma eminim; Adrian yanımda. Onun yataktan kalktığını hissediyorum bir süre sonra ama ona seslenmek için bile çok yorgunum. Zaten seslensem bile şu anki durumuma bir şey yapamaz. Ayni evde kalıyorduk; ancak hala bana karşı çok mesafeli gibi duruyor. Pek konuşmadığı gibi sadece üzerimde deney yaparken bana dikkat ediyordu gibi. Yine de onu suçlayamazdım. Denemelerine rağmen istediği sonuçları alamaması onu huzursuz yapan şeydi. Ama üst üste değişik şeyler yapması vücudumu çok yoruyordu. Eskisi gibi gazete için bile koşuşturamaz olmuştum. Ayrıca ne kadar uyursam uyuyayım, hep yorgun kalkıyordum. Ağrılarımı saymıyordum bile. Yine de durumdan şikayet edecek pozisyonda değildim; sonuçta Adrian’i bu kadar erken olması için zorlayanda bendim, şu çocuk işinin.

Büyük bir bulantı, ağrıyla karışık. Vücudumu uyandıran şey oydu. Kıvranarak yataktan kalktım.. Lavaboya doğru koşarken boş çift kişilik yatağı gördüm. Adrian çoktan aşağıya inmiş olmalıydı. Lavaboya kendimi nasıl atiğimi bilmez bir biçimdeydim. Sonrası ise çok kötü bir tabloydu. Tüm dün yediklerim bir şekilde birbirine garip bir sıvıyla karışmış bir biçimde ve midemin, bedenimin dışında duruyordu. Lavabonun içindeki bu garip maddenin biran önce gitmesi için suyu sonuna kadar açtım. Hala biraz midem bulanır gibiydi ama geriye içimden çıkacak hiçbir şey kalmamıştı. Titremem kesilmediği için lavabonun kenarına tutunmak zorunda kaldım. Kafamı hafifçe kaldırıp aynada kendime baktım hafifçe lavaboya eğilirken. Çok çökmüş görünüyordum. Avucuma biraz su alıp yüzüme attım, ardından nemli elimde saçlarımı geriye doğru attım. Daha sonra ellerimle lavabodan kuvvet almadan, dik durmaya çabaladım her ne kadar titriyor olsam da. Yan taraftaki havluyu almak için bir adim attığımda başım çok feci bir şekilde döndü ve dengemi kaybettim. Refleks olarak etrafta ne varsa tutunmaya çalıştım ama anlaşılan tutunduğum şeyler bir yere bağlı değildi çünkü benimle birlikte yere düşüş sesleri çıktı. Canim çok yanmamıştı ama elim biraz acıyordu, sanırım çizilmişti. Gözlerimi açamadım önce, titremem artıyordu. Daha sonra kendimi sakinleştirdim. Gözlerimi açma cesaretini bulduğumda bunun o kadar iyi bir fikir olmadığını gördüm. Yerde olmama rağmen başım acayip bir biçimde dönüyordu. Sanki dünya dönmesini 3 kat daha arttırmış gibiydi. Hemen ayağa kalkmak yerine bunun geçmesini bekledim. Gözlerimi kapatarak yattığım yerde doğrularak oturdum. Yeniden etrafı gördüğümde başım hala biraz dönüyordu. Bir elimle kafamı tutarken az önce yıkmış olduğum şeylere baktım. Bir sürü büyüklü küçüklü kutu, bazı temizlik malzemeleri ve kapağı açılıp etrafa çamaşır dökülmüş olan bir sepet yan şekilde yerde duruyordu. Feci şekilde dağıtmıştım. Oturduğum yerden onları kaldırmaya çalıştım. Kalkıp onları yerine koyarak düzenleyecek gücü bulamıyordum. Onun yerine hepsini düştükleri yerde dik bir şekilde koydum. Kıyafetleri de dökülen sepetin üzerine yığdım. Ardından çamaşır makinesine tutunarak ayağa kalktım. Artık hissedilmeyecek kadar az dönüyordu başım yine de, korktuğumdan olsa gerek, duvarlara tutunarak ilerledim. Merdivenin en tepesinden aşağı bakarken bir an için oradan inmek istemedim. Sonra tek adım tek adım ilerledim. Yarısındayken neredeyse düşüyordum. Ayağım kaymıştı ama sonra ki basamağa basmıştı bir şekilde. Dikkatli bir biçimde son basamakları da indikten sonra Adrian’i bulma amacıyla mutfağa ilerledim. Midem bulanmaya devam ediyordu ve az önceki baş dönmesinin verdiği heyecanı da hesaba katarsak yüzüm normalden daha beyaz olmalıydı. Mutfaktan içeri girerken en azından gözlerimin görülmemesi düşüncesiyle kafam öne eğik biçimde girdim. “Günaydın.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyCuma Mayıs 20, 2011 5:12 pm

Mutfaktaki bir dolabı açtım ve içeriden bardakları çıkardım. Bu sırada Akita'nın sesini duydum "günaydın" diyen. Ona çevirdim başımı.

"Günaydın. Nasılsın?"

Her sabah sorduğum bu soru ile arkama döndüm ona pek bakmadan. Bardaklara içecek bir şeyler koyup masaya döndüğümde Akita'yı inceleme fırsatı bulmuştum. Solgun gibiydi biraz ve başını önüne eğmişti. Bu saklayacak şeyleri olduğu anlamına geliyordu. Masaya bıraktım bardakları ve onun yanına gittim. Yüzünü ellerimin arasına alıp gözlerinin içine baktım. Koyu renk gözlerim onun beyaz yüzünde gezindi.

"Neyin var?" diye sordum. Hasta gibi duruyordu. Aslında şimdi de hasta olduğu için ona kızabilirdim ya neyse. Küçük, zayıf, çelimsiz bir beden... O kadar dayak yese bile Eyes ondan daha dayanıklı gibi duruyordu. Aklıma gelince o çocuk bir an dikkatim dağılır gibi oldu. Yine de Akita'yı kucağıma alıp odama çıkardım. Odamız değil. Odam. Tamam biraz bencilce gibiydi fakat sonuçta benimdi. Akita'da benimdi. Yatağa yatırırken kibar davrandım epeyce. Üzerini örttüm ve alnına basit bir öpücük kondurdum.

"Ben şimdi geliyorum." dedim ve aşağıya inip onun için bir tepsi hazırladım. Ayağına götürüp yanına koydum. Elimi uzatıp alnına koydum. Basit bir şeydi bu. Sonra da gidip dereceyi aldım. Basit bir grip olabilirdi. Ama genel olarak hastalar kendisinde ne var daha iyi bilirdi. Ona bakarak:

"Neler oldu anlat bakalım." diyerek sorunlarını anlatmasını bekledim. Bir yandan da gözlüğümü taktım gözüme ve yüzümde hafif bir tebessüm seyretmeye koyuldum onu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyC.tesi Mayıs 21, 2011 4:22 pm

İlerleme gücü bulamadan bulunduğum yerde donakaldım. Bir sandalye çekip oturmak iyi olabilirdi; ama ben gerilmiş bir şekildeyken beynim her ne kadar diretse de vücudum yapmadı, kıpırdamadı. O ise bardakları çıkarırken gayet mutluluk saçan bir şekilde “Günaydın. Nasılsın?” dedi. Onun bu rahat tavrına gülümseyerek karşılık vermek istedim; ancak mide bulantım bunu engelleyecek kadar fazlaydı. Bir elimi midemin üzerine koyarken Adrian’i izledim. Neyse ki pek anlamış gibi görünmüyordu yahut henüz yeterince dikkat etmemişti. Neredeyse bunun için minnettar olacaktım; onun benim kötü halimi görmesini istemediğim için. Hemen ardından bardakları masaya bırakıp yüzümü avuçlarının içine almasıyla durum değişti tabii. Gözlerimi yana çevirdim, kesinlikle ona doğrudan bakmak istemiyorum. Yalnız bu Adrian’in gözlerimi görmesini engellemiyordu; kızarmış, sanki az sonra ağlayacakmış gibi ıslak olan gözlerimi.
“Neyin var?” dedi ama bu soruyu öylesine sorduğunu anlamıştım. Çünkü bir doktor olarak sağlıklı biriyle, acı çeken birini ayırt edebilirdi rahatlıkla. Neredeyse vücudum titremeye başlayacaktı yeniden, o beni kucağına alırken. Sonra zorlukla inmiş olduğum merdivenlerden gerçi çıkarttı beni, yatağa bıraktı. Bir de üzerimi örttü ki anlaşılan dinlenmemi istiyordu. Kibarca beni öperken alnımdan, midem ve başım yüzünden bu isteğine hiç şikayet etmeden uyabileceğimi düşündüm. “Ben şimdi geliyorum.” Diye söz verdi aşağı inerken. Ben ise kendimi yorgun hissettim. Sanki daha yeni sabah olmamış, az önce uyanmamışım gibi göz kapaklarım yarıya kadar indi. Hafifçe yan döndüm ve derin derin nefes aldım mide bulantımın azalmasını umarak. Gözlerimi yumdum sıkıca, amacım uyumak değildi yine de. Adrian’in kapıyı açış sesiyle yeniden gözlerimi açtım; sanki o ineli yıl olmuş gibiydi. Bir tepsi içinde klasik kahvaltı yemekleri vardı. Onları görünce midemin bulantısı daha da arttı. Elimi ağzımla kaparim tepsideki şeylere bakmaktan kaçındım.
Elini uzatıp alnıma koyduğunda, anladığımı sandım. Grip miydim? Ama grip olabileceğim hiçbir harekette bulunmamıştım. “Neler oldu anlat bakalım.” Hım… Öğrenmek istediği şey belirtilerdi. Zaten tüm gün birlikteydik, ne yaptığımı soramazdı ya. Direk sorusuna cevap vermek yerine az önce aklıma takılmış olan şeyi sordum. “Ateşim mi var, Adrian?” Bir insan kendi ateşi olup olmadığını nasıl bile bilirdi ki. Elimi alnıma götürdüm. Ama anlayamıyordum. Gözümü aşağıya, ancak tepsiyi göremeyeceğim bir yere doğru devirirken örtüyü biraz daha kendime çektim. “Sabahtan beri çok midem bulanıyor.” Durdum, nedense bunu söylemek için düşünme ihtiyacında bulunmuştum. “Aslında son birkaç gündür midem çok bulanıyor.” Ona döndüm, daha önce söyleyememiştim. “Başta çok hafifti. Seni endişelendirmek istemedim Adrian.” Sonra suçluluğumdan utanır bir ifadeyle ona baktım. Elimi onunkinin üzerine koydum ama sıkmadım. Benim adıma üzülmesini istemiyordum hepsi bu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyC.tesi Mayıs 21, 2011 4:58 pm

“Ateşim mi var, Adrian? Sabahtan beri çok midem bulanıyor.”

Hım? Hangi hastalık olabilirdi?

“Aslında son birkaç gündür midem çok bulanıyor. Başta çok hafifti. Seni endişelendirmek istemedim Adrian.”

Duraksadım. Olabilir miydi? Hayır, hemen heyecana kapılmak yersizdi. O yüzden gülümseyerek sordum ona:

"Başka ne gibi rahatsızlıkların var, Akita? Başın da döndü mü?"

Eğer bu bebeği istiyorsa yalancı gebelikte olabilirdi. Sadece belirtiler... Gerçek bir bebek yok. Aslında her şey düzgündü de sorun kimdeydi? En iyisi bir kız arkadaş edinip bu olaydan vazgeçmekti. Tüm çalışmalarımı çöpe atmak...
Kimi kandırıyorum ben? Asla böyle bir şey yapamam.
Elimi yanağına uzattım ve sakince ona baktım.

"Eğer istersen test yapalım, Akita? Belirtiler onu andırır gibi."

Gözümü yatağın çarşaflarından onun yüzüne kaldırdım. Bir yandan da elini tuttum kibarca. Yalancı bir şekilde, anlayışlı bakıyormuş gibi yapıyordum. Kahve içmemiştim daha. Belki birazdan almalıydım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPtsi Mayıs 23, 2011 1:13 pm

Tamam, fazlasıyla telaşlıydım. O ise benim aksime çok daha sakin görünüyordu. Yatağa biraz daha gömüldüm. “Başka ne gibi rahatsızlıkların var, Akita? Başın da döndü mü?” Döndü elbet. Sabahtan beri de dönüyordu. Ne düşündüğünü biliyordum. Ben de düşünmüştüm. Acaba sonunda çok istediğim şey gerçekleşiyorsa? Ama o kadar korkuyordum ki bunu kendime henüz itiraf edebileceğimi sanmıyordum. Neden böyle oldu ki. Mmmm… Elimi ağzıma götürdüm. Midem yeniden kötüleşiyordu. Adrian’in elini yanağimda hissettiğimde bakışlarımı ona çevirdim.
“Eğer istersen test yapalım, Akita? Belirtiler onu andırır gibi.” Gözlerim yaşlarla doldu birden. Yorganı kafama kadar çektiğimde bir iki tanesi yanağımdan süzüldü. Tüm vücudum titremeye başladı. Adrian elimi tuttuğunda irkildim ve çekinerek elimi çektim. Öteki tarafa döndüm, beni rahatsız eden iyilik dolu bakışlarını görmemek için. Ama bu onu reddettiğim anlamına gelmemeliydi. Hem de gerçekten bu kadar ilerledikten sonra.
“Peki, test yap bana Adrian.” Dedim. Ağlıyordum bu nedenle sesimden tek çıkan duygu hüzündü. Mutluluktan ya da üzüntüden dolayı değil de, çok korktuğumdandı bu yaşlar. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildikten sonra yorganın altından çıkıp, ona döndüm. Bir anda kendimi toparlayıvermiştim. Gülümseyerek baktım. Sonra kafam yeniden önüme doğru eğildi hafifçe.
“Adrian, şey…” Yutkundum. “Sabah çok başım döndü ve lavabodayken düştüm.” Sonra ona uzanıp elini tuttum. “Şey, orayı biraz dağıttım galiba.” Bayağı demek daha doğru olurdu, yine de onun canini sıkmamalıydım. Sonra yataktan inmek için bacaklarımı dışarı sarkıttım. “Ne tür bir test yapacaksın?” Üzerimdeki örtüyü araladım çıkmak amacıyla. Gözlerim kahvaltı tabağına kayınca midem bir kere daha bulandı. İçindeki her şey feci şekilde dönüyor gibiydi. Bu bana halen bir şey yememiş olduğumu hatırlatsa da, tüm yeme isteğimi kaçırtmıştı da. Kafamı çevirirken gözlerimi de kapattım, o tabağı görmek istemezcesine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPtsi Mayıs 23, 2011 2:08 pm

“Peki, test yap bana Adrian."

Birden ağlamaya başladı. Sonra da yorganın altına girdi. İyi ki girdi de tiksinmiş yüz ifademi görmedi. Bu sefer kendimi tutamamıştım. Yağmur yağsa ağlayacaktı bu çocuk.

“Sabah çok başım döndü ve lavabodayken düştüm. Şey, orayı biraz dağıttım galiba"

Bir de banyomu dağıtmış. En azından temizlikçilerim var da sorun yaşamayacağım. Yine de...

“Ne tür bir test yapacaksın?”

Yataktan çıkmak için hareketlenince yüzüme zorla bir tebessüm yerleştirdim. Kahve içmediğimden sabır konusunda yetersizdim bugün. Ben bunları düşünürken tepsiye attığı bakışları da gördüm. İç geçirdim ve tepsiyi yataktan alıp kenara koydum.
Sonra ayağa kalkıp yanına gittim. Kolundan tutup destek oldum ona.
"Lavaboya gitmek ister misin?" dedim kibarca. Saate takıldı gözüm. Artık çıkmam gerekiyordu. Şununla ilgilenirken de kahvaltımı yapamamıştım. Kahretsin! Belli etmeden sevecenlikle gözlerinin içine baktım.
"Akita?" diye adını tekrarladım sanki sorumu duymamış gibi. Belki biraz da iyi olup olmadığını anlamaya çalışmak istercesine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyCuma Tem. 08, 2011 9:20 pm

Bana gülümsedi ancak bu gülüşünün sahte olduğu çok aşikardı, zira çok zorla gülüyordu. Acaba zorlu bir test mi olacaktı, yine bir sürü iğne olmam gerekecek miydi? İğnelerden zaten hoşlanmıyordum, tabii bu bebek için bu kadar ısrar eden kişi ben olduğum için ağzımı açıp söz söyleme hakkına da sahip değildim bu konuda. Midemi bulandıran tepsiyi uzaklaştırır uzaklaştırmaz yanıma geldi. Koluma girip ağırlığımı azalttığında gülen bir yüzle baktım ona. “Lavaboya gitmek ister misin?” Hayır, anlamında başımı salladım, tabii sonra fark ettim bana bakmadığını. Baktiği yönü görünce anladım. Zamanı kontrol ediyordu. İşi varsa çıkması normaldi. Belki testleri sonraya erteleyebilirdik. Hafifçe üfleyerek soluk verdim. Testlerin sonraya olması düşüncesi beni rahatlatmıştı açıkçası. “Akita?”
“Ah, evet.” Dedim düşemeden. Sonra soruyu hatırladım. Lavabo. “Yani… Hayır, hayır.” Dedim ve ona gülümsedim sonra. “Şu an midem o kadar da bulanmıyor iyiyim.” Kendimi, kolumu ondan kurtardım. Daha ortada hiçbir şey yokken benim üzerime bu kadar titremesi biraz saçma olurdu. Kollarımı boynuna doladım hala aramızda mesafe varken. “Bak, şu an iyiyim. Ayrıca henüz hiçbir şey net değil.” Gözlerimi yana devirdim. Az önce saate bakmış olduğu aklıma geldi. Saat çok geç olmalıydı, onunla kaldığımdan beri tembellik ediyordum. Daha doğru düzgün bir yazı hazırlamamış olduğum aklıma geldi. Tabii ki de halen bir gazeteciydim. “İşin varsa yapmalısın Adrian. Testleri akşama erteleyebiliriz elbet.” dedim onu kendime çekerek sarıldım. Sonra da parmaklarımın ucunda hafifçe kalkarak dudaktan ufak bir öpücük verdim.
Eğer evden çıkarak hastaneye gitmesi gerekiyorsa benim de evde kalmamın bir anlamı yoktu. Dışarı çıkıp hikaye toplardım biraz, sonra da yazıları hallederdim. Hali hazırda bir taslak vardı. Belki onu alıp bir kafeye gider, son halini verir oradan gazete binasına geçerdim. Düşünceli bir şekilde kollarımı ayırdım ondan. Kıyafetlerime göz atmak için dolaba yöneldim. Acaba bugün ne giysem düşüncesi vardı kafamda. Yeşil bir sweatshirtü çıkaracaktım ki, havanın güzel olmasından dolayı vazgeçtim. Sonra beyaz üzerinde mavi çizgiler olan bir tişörtü aldım elime ve üzerimdekileri çıkarak onu giydim. Altım içinse her zamanki gibi koyu renk pantolonlarımdan birini geçirdim. “Aklıma gelmişken, kahvaltı ettin mi? Birlikte yapar miyiz yoksa çok işin var mi?” az önce tepsiyi elinin tersiyle iten kişinin ben olduğumu biliyordum. Ama Adrian henüz yemediyse onunla oturabilir belki de bir bardak süt içebilirdim. Hım… Süt. Sütü düşünürken yalandım. Yatağın kenarında dayalı duran çantama yöneldim ve içinden profesyonel fotoğraf makinemi çıkardım. Vizörden etrafa bakarken Adrian’a çevirdiğimde hala beni beklediğini fark ettim. Makineyi aşağı indirip ona doğrudan baktım ve yanına gittim. Ellerinden birini tuttum. “Adrian?” Soru sorarcasına adini tekrarladım bir kere.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyC.tesi Tem. 09, 2011 4:37 pm

"Ah, evet. Yani… Hayır, hayır."

Ne dediğini kendi biliyor muydu acaba?

“Şu an midem o kadar da bulanmıyor iyiyim.”

Gülümseyip boynuma doladı kollarını. Ben de ona bakıyordum sakince.

“Bak, şu an iyiyim. Ayrıca henüz hiçbir şey net değil. İşin varsa yapmalısın Adrian. Testleri akşama erteleyebiliriz elbet.”

Dudaklarıma kondurduğu hafif öpücükten sonra dolabına yöneldi. Yatağa oturdum ve onu seyretmeye başladım. Giysinin birini çıkartıyor bırakıyor sonra kararsızca ne giyeceğini düşünüyordu. Sonunda seçip giyinirken onu izlemekten sıkıldığımı farkettim.

“Aklıma gelmişken, kahvaltı ettin mi? Birlikte yapar miyiz yoksa çok işin var mi?”

Ben ayağa kalkıp kapıya doğru bir kaç adım atarken o fotoğraf makinesini çıkarmıştı. Bana çevirdiğinde bir an beni çekeceğini düşündüm. İndirdiğinde rahatladım. Fotoğraf çekilmek pek güzel değildi benim gözümde. Düşüncelerime dalmışken onun yanımda belirdiğini farkettim. Elimi tuttuğunda karşılık verdim parmaklarımı sıkarak.

“Adrian?”

Adımı duyduğumda siyah gözlerimi ona çevirdim. Ne demişti? Kahvaltı. Saat? Tekrar saate baktım. Geç kalabilirdim bugün. Ameliyat yoktu. Hastalar ise onda gelecekti. Yarım saat. Sadece yarım saat.

"Senin için kahvaltıya vakit ayırabilirim."

Zaten ayırmıştım vaktimi çalan oydu. Aşağıdaki hazırlığı görünce anlardı zaten. Bir şey dememe gerek yoktu. Ben de giysi dolabına gittim ve şöyle bir göz gezdirdim sayıları kalabalık olan eşyalara bakıp. Sonra açık mavi bir gömlek aldım siyah pantolonumun üzerine. Düğmeleri iliklerken kapıdan çıkmıştım. Bir tablonun camında kendi yansımamı görünce duraksadım. Gitmeden önce saçlarımı düzeltsem iyi olacaktı.

Merdivenlerden inecekken durdum ve Akita'ya döndüm. Bir de düşerse hiç hoş olmazdı. İyi görünüyordu ama... Ona doğru ilerledim ve kucağıma alıp merdivenlerden indirdim. Mutfağa girince yere bıraktım ve bardakları doldurup karşısına yerleştim.

"İyi olduğuna emin misin?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptySalı Tem. 12, 2011 9:33 pm

Bana baktı. Gözleri yine başka yere kaydı. Bu kadar düşünecekse zorlamaya gerek yoktu. İşi varsa işine gitmeliydi, ona ille de kahvaltı edelim demeyecektim. Zaten şu anda iyi gibi olsam dahi yemek görünce midem kalkabilirdi. Açıkçası şu anda hamile olma düşüncesi beni bir yandan sevindiriyordu, sonuçta bunca zamandır Adrian buna çok uğraşmıştı, ondan bir çocuğum olması da harika olurdu, ancak öteki taraftan… Beni tamamen ürkütüyordu. Özellikle geçen gün yaptığım ufak çaplı araştırmadan sonra bedenin büyük bir ağrı çektiğini, üstüne üstlük tek sorunun bu olmadığını biliyordum. Bazı belirtileri bu sabah yaşamıştım ve benimki gibi bir erkek bedeninin bunu kaldırıp kaldıramayacağı sorusu en büyük endişe sebebimdi. Ama yine de… “Senin için kahvaltıya vakit ayırabilirim.” Ah… Onun bu cevabı aklımdakilerin uçmasına sebep olmuştu. O ilerlediğinde heyecanlandım. Giyinmeye devam ederken bir yandan fotoğraf makinesini kurcaladım bir yandan da onu izledim. Üstünü çıkarırken onunla olan ilişkimi ve ‘yaptıklarımızı’ düşündüm, yüzümün kızarmasına sebep olan şeyleri. Onun vücuduna bir kez daha baktım giyinmeden önce. Gözlerimi aşağı devirirken derin bir soluk aldım.
Merdivenlerden inmek için odadan çıktığımızda Adrian beni şaşırtan hareketlerde bulunmaya devam etti. Beni tuttuğu gibi kaldırdığında düşme korkusuyla boynuna doladım kollarımı. Merdivenlerden indik ben onun kucağındayken. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuştu ki sanki hep düşüyor muşum gibi. Düşmemiş değildim, yalnızca bir kere düşmüştüm; o da bu eve ilk geldiğim sabahtı. Ayrıca midem sabahtan beri hafif hafif bulanmaya devam etse de baş dönmesi biran gelip geçen bir şeydi. Yani iyiydim. Mutfakta en sonunda yere bıraktı beni. Sandalye çekip oturdum. Burada da bir sofra kuruluydu zaten. Adrian kaçta kalmıştı acaba? Çok mu erken kalkıyordu? Kendimin tembelin teki olduğunu düşünüp utandım. Ben de ona kahvaltı hazırlasam mutlu olmaz mıydı? Bardağa süt koydu.
“İyi olduğuna emin misin?” Ağzına kadar süt dolu bardağı iki elimle kavrayarak bir iki yudum aldım büyük bir keyifle. Sonra bardağı masaya geri bıraktım. Dudaklarımın kenarında biriken sütleri yaladım sakince. “Evet, çok iyiyim. Sen nasıl hissediyorsun?” Evet, saçmalıyor olabilirdim ama gazeteci ruhum soru sormayı, cevaplar vermekten daha çok seviyordu. Sütü içmeye devam ederken Adrian’i inceledim. “Sence hamile miyimdir?” dedim biraz kısık bir sesle, sanki birilerinin beni duyacağından korkarak, süt içmeye ara verdiğim bir vakit. Sonra soruyu hiç sormamışçasına süte devam ettim. Gözlerimi ileri çevirdim. Hım... Evet derse ne diyecektim. Peki ya ben… Kendimi düşündüm. Sanırım üç gündür hamile olduğum şüphesiyle yaşıyor, ancak her şeyi Adrian’dan saklıyordum. Sütü bitirip masaya bıraktım. Elimi karnıma götürdüm. Heyecanlı bir şekilde dokundum karnıma. Ama hayır, hiçbir şey hissetmiyordum. Resmen hayal kırıklığına uğramış bir şekilde başımı aşağı eğdim. Sonra boş bardağı biraz daha ileri itip, Başımı doladığım kollarıma koyarak masaya kapaklandım. Gözlerimi kapadım, aklımda eski bir şarkının tınısını duydum. “Saat kaç oldu? Umarım ki geç kalmamışsındır.” Eğer kaldıysa benim yüzümdendi. Hemen kahvaltısını bitirip çıkmalıydı. Ben zaten ekmek veya başka bir şey yemek istemiyordum, sadece süt bile yetmişti karnimi doyurmaya. Olduğum pozisyondan fazla kıpırdamadan sadece başımı doğrultarak Adrian’a baktım. Ancak bu bakış cevap bekleyen bir bakış değildi. Az önce soru sorduğumu bile unutmuştum. Sadece onu görmek amacıyla yapmıştım bu hareketi.

out: nom nom nom adrian Razz Çukulatayi hatirladin mi? Ehehehe
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptySalı Tem. 12, 2011 10:08 pm

“Evet, çok iyiyim. Sen nasıl hissediyorsun? Sence hamile miyimdir?"

Koca bir bardak sütü içmesini izlerken sesini duydum. Tabağımdaki yemeklere döndüm ve bir kaç lokma çiğnedim düşünme süresi istercesine. Gözümdeki gözlüğü düzelttim ve gülümsedim ona bakarken. Karnına dokunduğunu gördüm. Şu an bir şey hissetmemesi gerektiğini biliyordu değil mi?

“Saat kaç oldu? Umarım ki geç kalmamışsındır.”

Sarı saçlarına baktım masaya yayılan. İç geçirdim ve saçı içlerine girmesin diye bazılarını uzaklaştırdım. Bir kaç lokma daha çiğnedim Sarı saçlarını incelerken süt içmesi gözümün önünde canlandı yeniden. Hmm. Anlaşılan bu çocuk beni normal bir insandan biseksüele çevirecekti anlaşılan. Fakat tuhaf bir şekilde içime bir istek girmişti. Bu daha da garipti. Kahvemden bir yudum aldım tabağımdakiler bitince. İlk yudumdaki coşkuyla konuşmaya başladım:

"İşe geç kalsam da önemli değil. Pek hasta olmayacak bugün."

Bu onun için yaptıklarımın listesinde ufak bir detay olarak kalacaktı anlaşılan. Zaten şu anda biseksüel meselesine takılı kalmıştım. En son bu çocuktan tiksinmiyor muydum? Ah! Anlaşılan bedensel güç bilinçaltıma işlemiş ve onun göründüğü kadar rahatsız edici olmadığına beni inandırmış. İlginç. Belki de beraber uyumamızın bir etkisi var. Üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olmasına rağmen iş saatlerim içinde onu düşünmemeyi tercih ediyordum. Derin bir nefes aldım ve kahveden yudumladım yeniden. Yan taraftaki sütü aldım ve bardağına doldurdum. Bana baktı bir müddet ben kahveme dönerken.

"Bir bardak daha iç. Yemiyorsun bari iç."

Bardağı dudaklarına götürmesini izledim kahveden içerken. Bir elimi uzattım ve bardağı altından dürttüm. Anlaşılan boş bulunmuştu çünkü süt üzerine döküldü. Bir müddet ona baktım ve bardağımı kenara koydum. Derin bir nefes aldım. Ayağa kalktım yavaşça ve baş ucunda belirdim. İşe biraz geç kalsam sorun olmazdı. Onun şaşkınca bakışını görünce bugün işe gitmeme kararı aldım. Elinden tuttup kendime çektim ve dudaklarından öperken onu mufağın zeminine yatırdım.

"Aklımda başka planlar var bu gün için."

Yanağında kalan süt damlasını görünce dudaklarımı oraya götürdüm ve hafifçe yaladım. Geri çekilip ona gülümsedim ve dudaklarından öptüm yeniden. Bir elim saçlarında gezindi. Diğeri ise üzerindekileri çıkartmaya başlamıştı bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptySalı Tem. 12, 2011 11:33 pm

Kahvesini içerken sakince onu izledim. Zaten yine kendimi bitkin hissediyordum, yeni uyanmış olmama rağmen. Gazete için yazmam gereken yazıları düşündüm onun lokmalarını yutuşunu izlerken. Belki de gazete binasına uğrasam iyi olurdu. “İşe geç kalsam da önemli değil. Pek hasta olmayacak bugün.” Hım. Peki, o zaman kendimi bu konuda sıkmama gerek yoktu demek ki. Kemdi işimi düşününce onunkine göre daha esnek olduğu kesindi. Yine de iş iştir diye düşündüm. Arada bana atiği bakışları da görmüyor değildim. Acaba yine ne hakkında düşünüyordu? Hamilelik hakkımdaki sorumu cevaplamamıştı. Oydu demek ki düşündüğü. Ya da niye bu kadar uzun zamandır hamile kalmamış olduğumu da düşünüyor olabilirdi. Onunla uzun süredir birlikteydim sonuçta. Geçen aylarda, hatta geçen haftaya dek bu soru benimde beynimi kurcalıyordu ama şu son üç gün tüm hayatimi değiştirmiş gibiydi. Ya yoksa? Çok büyük bir hayal kirikliği… Ama denemeye devam ederdik değil mi Adrian? Peki, ne zamana kadar? Ne kadar sürecek bu test ve yapılan öteki işlemler? Onun nefesinin sesini duyunca heyecanla oraya baktım. Bardağı yeniden sütle dolduruyordu. Şeffaf bardak bembeyaz oluverdi.
“Bir bardak daha iç. Yemiyorsun bari iç.” Hım. Sanırım bunu yapabilirim. Bardağa uzandım ve onu kendime doğru çektim. Oturduğum yerde biraz daha toparlanarak, masaya yatmayı bırakarak dik duruma geldim. Zaten sütü öteki türlü içemezdim ya. O mayhoş ama şekerli tat yine ağzımı doldurdu. Küçüklüğümden beri severdim süt içmesini. Sonra bir anda bardağın sarsıldığını hissettim. O korkuyla ve heyecanla bardağı biraz fazla kendime doğru çevirmiş olmalıydım ki henüz içmemiş olduğum hepsi üstüme dökülüverdi birden. Tüm tişörtüm batmıştı. Ben tişörtümü çekiştirirken sandalyenin sesini duydum. Oraya bakmıyordum ama Adrian’in ayakta yanı başımda dikildiğini görebiliyordum. Endişe ile dudaklarımı ısırdım. “Ah… Ben üzgünü…” Lafımı tamamlayamadan elimi tuttu ve beni çekti. Ben sinirli olduğunu düşünürken onun dudaklarını hissettiğimde büyük bir şok yaşadım. Biz öpüşürken kendimi bir anda yerde buluvermiştim. Şaşkındım elbette. Birden Adrian’in böyle bir şey istemesi çok garipti, normalde de çok fazla tensel temasta bulunmuyorduk. Ayrıca uzun zamandır onun bedenine dokunmamıştım bile.
“Aklımda başka planlar var bugün için.” Yanağımı yavaşça yaladı. Ne düşündüğü anlamıştım çoktan. Bu beni bir açıdan mutlu etmişti bile denilebilir. Onunla birlikte olmayı çok seviyordum, her anlamda. Geri çekildiğinde gülümsedi. Ben de karşılık olarak gülümsemek istiyordum ancak halen biraz şaşkındım denilebilir. Bu nedenle bir karşılık veremedim gülümsemesine. Bir kez daha öperken beni elbiselerimi çekiştirdi. Ona yardımcı olmak adına tişörtümü çıkardım tek hamlede. Sonrada pantolonumu aşağıya çektim tamamen çıkartmadan. Gözlerim Adrian’in üzerindeydi. Onu incelercesine süzdüm. Sonra kollarımı sırtına dolayarak kendime çektim ve öptüm onu. Bir şey söylemek ve şu anki ortamı yikmak istemiyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyÇarş. Tem. 13, 2011 10:38 am

Ben giysisini çekiştirirken o birden çekip çıkardı. Bu kadar istekli olması hoş bir şeydi tabi. En azından zorla uğraştırmıyordu. Tabi bir de pantolonunu yarı yarıya indirdi. Neredeyse gülecektim. Tuhaf. Çünkü gülümsemek dışında sesli güldüğüm çok nadirdir. Kollarını bana doladı ve dudaklarımız buluştu yeniden. Nefes alma ihtiyacı için geri çekilirken alt dudağını ısırdım yavaça. Acıtmayacak kadar. Geri çekildim ve gömleğimin düğmelerini açtım ve onun pantolonunu tamamen çıkartıp yan tarafa attım. Tam tekrar üzerine uzanacaktım ki birden geri çekildim ve gözlüğümü çıkartıp masanın üzerine koydum. Hazır uzanmışken süt kutusunu aldımve Akita'nın yan tarafına koydum.

"Sen sütü seviyordun değil mi?" dedim yavaşça. "Bugün biraz da ben içeceğim sanırım."Sütü onun vücudu üzerine gelişi güzel döktüm. Kutuyu yan tarafa bırakıp dudaklarından öptüm yeniden ve aşağıya kaydım dilimi kullanarak. Dudaklarım göğsünün her kesiminde dolaştı. Hafifçe ısırdım göğsünün ucunu. Sonra aşağıya inmeye devam ettim ağzımı kullanarak. Tamam birden bu kadar isteklenmem bana bile tuhaf gelmişti. Kaç gün geçmişti doğru düzgün sevişmeyeli? Şu çocuk hayatıma girdiğinden beri bir kadınla olamamıştım ki. Sadece o vardı ve bu aralar benim de işlerim yoğun olduğundan bedensel ihtiyaçlarımı karşılayamamıştım. Belli ki şu an onlarında doruğa çıktı bir süre idi. Diklendim ve dudaklarından öptüm yeniden sonra da vücuduna doğru eğildim ve bir parmağımı onun içine sokarken dudaklarım geziniyordu her yerinde.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPtsi Ağus. 01, 2011 9:18 pm

Önce kendini soymaya başladı. Çok utanç verici olduğunu düşünüyordum sadece. O neredeyse tamamen giyinikken ben çıplak sayılabilirdim. Gömleğinin düğmelerini açtı sadece. Sonrada sanki soyunmaktan vazgeçecekmiş gibi durdu. Yarıya kadar indirdiğim pantolonumu tamamen çıkarıp kenara attığında nefesim kesilmişti. Ağzımı açtım ama ses çıkarmadım. Sadece nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Gözlerimi kapatıp başımı yana çevirdim. Onun nefesini üzerimde hissetmeye hazırlanıyordum ki, yere koyulan şeyin sesi gözlerimi açmama neden oldu. Süt kutusuna anlamsız bakışlar attım bir süre. “Sen sütü seviyordun değil mi? Bugün biraz da ben içeceğim sanırım.” Neden söz ettiğini pek anlayamamıştım. Süt içecekse beni niye soymuştu ki. Yeniden ona dönerken bir şeyler söylemeye hazırlandım; ama çokta sıcak olmayan o sıvıyı üzerimde ani bir biçimde hissedince ufak ve kısık bir ses çıkardım. Ellerimin ikisini de sanki biri kapamaya yetmezmiş gibi ağzıma götürdüm. Sonra yavaşça ellerimi çektim ve bir iki kere nefes aldım. Onun öpücüğü daha doğal bir şekilde karşıladım. Peki, tam anlamıyla doğal sayılmazdı çünkü az önce sütü üzerime döktüğü için yeterince şaşırmıştım. Bu hareketi neden yapmıştı? Nasıl sakinleşecektim ki şimdi? Derin bir nefes aldım; ancak vücudumda başlayan ateşin başıma kadar çıktığını hissedebiliyordum. Onun dili vücudumda gezerken, göğüs ucuma çıkarken ellerimi yere doğru bastırdım. Sonra ellerimi kaldırdım. Önce onun omuzlarına sardım, sonra bundan da vazgeçtim. Ellerimi kendi yüzüme götürdüm. Saçlarımı geriye doğru attım. Sağ elimi yumruk şeklinde sıkıp ağzımı kapattım. Çıkardığım şu garip sesi bir kere daha durdurmaya çalıştım. Yine de çoğu zaman olduğu gibi başarısızdım. Ağzımdan çektiğim elimi alnıma doğru kaydırırken yüzümün ne kadar sıcak olduğunu fark ettim. Yeniden yukarı doğru çıkıp dudaklarıma öpücük kondurdu. Nefes ve çıkardığım iniltiler arasında onun adını söylemeye çalıştım. Parmaklarını hissettiğimde ise vücudum hafifçe sallandı. Tamamen yanıyordum ama sanırım buna giderek alışıyordum. Yani… İlk buraya geldiğim gün geldi aklıma. Onun yatağındaki sahneyi düşündüm. Vücudum çok acımıştı. Hala bedenimi acıtıyordu ama ya eskisi kadar ağır gelmiyordu ya da alışıyordum. Vücudum Adrian’inkini kabul ediyordu. Bir iki kere daha titredim ve ellerimi ona uzattım. Arzu içinde onun adını fısıldadım. Daha uzun bir şeyler söylemek istesem bile bunu engelleyen birkaç etmen vardı. Öncelikle uzun konuşacak kadar güç ve zaman bulamıyordum çünkü sürekli kısık kısık ve hızlıca nefes alıp veriyordum, bir türlü yavaşlamıyordu. Nefes almadığım zamanlarda ise inliyordum. ‘Adrian, seni istiyorum.’ ya da ‘Lütfen daha çabuk.’ Gibisinden bir şeyler deseydim. Bir başka neden ise o cümleleri dışarıdan söyleyemeyecek kadar utangaç olmamdı. Düşündükçe bile yüzümün kızardığını anlayabiliyordum. Ayrıca, Adrian böyle şeyler söylememi ister miydi? Yoksa… Bilmiyorum. Sonuçta o sessiz biriydi. Bu durumu daha da hızlandırmak ve vücudumdaki ateşin sönüp gitmeden önce bedenlerimizin birleşmesi için onu kendime doğru çektim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPtsi Ağus. 01, 2011 10:41 pm

Ne zaman ona dokunsam bu çocuk deliriyordu. Elini omzuma uzattı. Sonra çekti yüzüne götürdü. Ardından saçlarını geri attı. Elini ağzına soktu. Tuhaf tuhaf hareketler. Belki de bu kadar değişik gelmesinin sebebi erkek olmasıydı. Fakat belli ki bedenim yadırgamıyordu. Gayet rahat sevişebiliyordum onunla. Bu daha da rahatsızlık vericiydi. Yine de istekle kavrulan bedenimi arka plana atmadım. Çok nadir bu kadar kolay sertleşiyordum ve bunu geriye atmak istemiyordum. Kıpıkırmızı suratına baktım. Sarı saçlarında gezindi gözlerim. Sonra da bana uzattığı kollarının arasından çekildim ve oturup bağdaş kurdum. Bileğinden tutup onu kendime çektim.

Kucağıma oturtup içine girdim yavaşça. Yüzünü kendime doğru çevirdim. Dudaklarından bir öpücük çaldım ve sol elim sırtında gezinirken, vücudunu hareket ettirdim. Tamamen bir bütün olmuşken kulaklarıma bir ses geldi. Tanıdık bir ses. Cep telefonum çalıyordu. Saate kaydı gözüm. Normalde bu saatte hastanede olmam gerekiyordu. Elimi uzatıp masanın kenarında bıraktığım telefonu aldım. Bir yandan hala Akita'nın içinde hareket ediyordum. Bir kez daha öptüm onu ve telefonu açtım. Yardımcımdı arayan. Gelip gelmeyeceğimi öğrenmeye çalışıyordu. Akita'yı iyice kendime çekip kulağını hafifçe ısırırken ona sakince bugün öğleden sonra geleceğimi söyledim. Bana bir kaç şey anımsattı ve bende telefonu kapadım. Aldığım yere bırakırken Akita'yı sırt üstü devirdim ve hareketlerimi hızlandırdım. Dudaklarından öptüm yeniden. Ve adını fısıldadım kulağına. "Akita."
Yine de biliyordum ki, ben büyük göğüslü kadınları daha çok tercih ediyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyÇarş. Ağus. 03, 2011 10:52 pm

Derin derin nefes alırken o sarmaya çalıştığım kollarımın arasından sıyrılıverdi. Sonra bir de o şekilde oturduğunda ne yapmak istediğini anlamıyordum. Ama ona güvenim tamdı, bir şekilde tanıştığımız andan beri hissettiğim ve hiç eksilme olmamış duygularımda. Bu nedenle kendimi ona bıraktım, hareketlerinin beni yönlendirmesine izin verdim ve tüm bedenimi onunkine teslim ettim. Beni üzerine doğru çektiğinde -genelde olduğum gibi altta değildim- ona yakınlaşmış olduğum için duygularımın içimde dalgalanan bir deniz gibi yükseldiğini hissettim. Duyduğum his kesinlikle mutluluktan başka bir şey olmazdı. Beni oturtup içime girerken alt bedenimden yukarıya doğru çıkan sızı yeniden gözlerimin dolmasına neden oldu. Ses çıkarmamak için ağzımı sıkıca kapamış olmamda bu sızının belki de bu kadar ani yükselmesine neden olmuştu. Arada dudaklarımın arasından çıkan sesi engellemeye çalışmak için elimle ağzımı kapama düşüncelerim Adrian’dan gelen öpücük ile diğer düşüncelerim gibi buhar oluvermişti. Zaten o içimde bu pozisyonda hareket ettiği sürece ellerimi pek kullanamayacağımı anladım; sonuçta her hareket edişinde ona daha da sıkı şekilde tutunuyordum. Ve kollarımı onun boynundan çekmeye niyetimde yoktu, tabii aniden çıkan o ses olmasaydı. Bu sesin nereden geldiğini ikimizde anladığımız zaman, kollarımı daha da gevşeterek ona hareket alanı bıraktım. Bir yandan da Adrian’a tutunmuyor olsaydım düşecekmiş gibi hissettiğimden onu bırakmıyordum. Adrian’in o anda yaptığı hareketi beni hiç beklemediğim anımda yakalamıştı. Ben duymazdan geleceğimizi düşünüyordum yahut eline almasına rağmen kırmızı tuşa basarak tamamen kapamasını. O ise telefonu aldı ve açıp konuşmaya başladı. O an kendimi kaybediyormuş gibi hissettim. Korkmuştum. Adrian telefonla konuşurken bile içimde hareket etmeyi kesmemişti. O ikisini birden rahatlıkla yapıyordu yapmasına; ancak ben onun gibi değildim. Kiminle konuştuğunu bilmiyordum ve anlamamı sağılabilecek tek bir söz bile söylemiyordu o. Bedenimi onunkine yasladım. Çenemi onun telefon ile konuşmadığı taraftaki omzuna koydum. Bu şekildeyken kollarımı daha serbest bırakabiliyordum. Bir kolum hala onun boynunda dolanmış bir biçimde duruyordu ve elimle de ağzımı kapatıyordum. Diğer kolum ise daha serbest sayılırdı. Artık ses çıkmaması için tamamen her şeyi bırakmıştım. Nefesimi bile tutuyor, sadece çok gerektiği zamanlar elimi ağzımdan çekmeden olabildiğince sessizce derin soluyordum. Sonunda Adrian telefonu kapattığında elimi çekip nefeslerimi kontrol edemezcesine hızlı ve sesli alıp vermeye başladım. Bedenlerimiz pozisyonu değiştirirken vücut isimin yükselişiyle bedenimin geri kalanı gibi sıcak olan sırtım, yerin soğukluğuyla buluştu. O anda fark ettim ki Adrian’i işten arıyorlardı ve önemli bir şeyler olmuş olabilirdi. Her şekilde o bir doktordu ve her zaman orada ona ihtiyaç vardı; sorun olmayan durumlarda bile. Onun zamanını çalıyordum ben de. Zamanı olmamasına rağmen benimle sabah kahvaltısında kalmasını istemiştim. Çünkü onunla her zaman birlikte olmak isteyen bir bencildim. O ise sadece benim bu ricamı kıramamıştı. Beni öperken yine tüm kötü düşüncelerim uzaklaştı. Adımı fısıldadığında ise vücudum doruk noktasına gelmişti. Sesimi daha fazla saklayamazdım da zaten. “Aaah… Adrian!” Diye bağırdım. Zaten burada sesimi onun dışında kimsenin duyamayacağı düşüncesinin verdiği rahatlıkla. Ve hızlı bir biçimde aldığım o derin nefesi yavaş bir biçimde verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyÇarş. Ağus. 03, 2011 11:21 pm

Ben konuşurken sesini çıkarmamaya çalışması gerekmezdi. Asistanım duysa bile önemsizdi. Çünkü benim de normal biri olduğumu ve cinsel ihtiyaçlarım olabileceğini biliyordu. Hah! Kimi kandırıyorum? Kadın düne kadar beni robot zannediyordu. Çok çalışmamdan kaynaklanan bir düşünce. Akita kendini sıkmıştı ben telefonu kapatıncaya kadar. Tabi sonra kulağımın dibinde bağırması da var. Sanırım işitme kaybım oldu. Geri çekildim biraz ve onun kızarmış yüzüne baktım. Bitmiş gibi görünüyordu. Ama ben daha bitirmemiştim. Kahve içmezsem olacağı buydu sonuçta. Eğildim üzerine ve dudaklarından bir öpücük çaldım. "İyi misin Akita?" Yanağını okşadım bir elimle. Hadi ama kimi kandırıyordum ki ben? Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Elimi belinin altından götürdüm ve kendime çektim. Ayağa kaldırır gibi yaptım. Tahminen durabilecek enerjisi yoktu. Ama şöyle iri göğ... Neyse. Elimdekilerle yetineyim bari... Onun kalçasından tutup biraz havaya kaldırıp duvara yasladım. Dudaklarından öptüm.

Kulağına eğilip "Üzgünüm ama ben daha bitirmedim." dedim. Yalandı halbuki. Üzgün filan değildim. Daha dayanıklı olsaydı. Benim suçum değildi. Her neyse. Sonra böyle yapamayacağımı anlayınca gözüme yandaki masa ilişti. Kendime yapıştırdım Akita'yı ve masaya yanaştım. Kolumun bir hareketi ile üzerindekileri yere attım ve Akita'yı oraya yatırdım. Üzerine eğilip tekrar öptüm onu ve ani bir hareketle içine girdim. Saçlarını okşadım bir yandan da. Boşta kalan elimle de karnının üzerinden çıkıp göğsünü buldu. "Uzun bir gün olacak." diye mırıldandım dudaklarından öperken. Kahve içmek için geç kalmıştım ve enerjimi bir şekilde atmalıydım değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPtsi Ağus. 08, 2011 2:37 am

Ne düşünebilirdim ki bu haldeyken. En azından işine daha geç kalmayacak, diye geçirmiştim içimden; Adrian’in düşüncelerini bilmediğim için. En azından daha fazla araması olmayacak. Bir kez daha kondururken öpücüğü bana, iyi olup olmadığım sorusunun cevabini verebilmek için nefesimin düzelmesini bekliyordum. Bir anda yanağımı okşamaktan, belime koyup beni sertçe çekmeye dönmesi beni şaşırtmıştı. Beni kaldırdı ama bunu bende, üzerimdeki yorgunluk ve acı geçer geçmez yapabilirdim elbet. Beni kendisi ve duvar arasına sıkıştırınca, ne yapmak istediğini anlamıştım. Bir şekilde anlamazlıktan geldim ve ‘Ne yapıyorsun sen?’ demek için ağzımı açtım. O ise dudaklarıma hamle yaparak beni konuşmaktan alıkoydu. Aslında bir şekilde bu hoşuma gidiyordu. Onun üzerime gitmesi ve benim ilk hamleleri yapmamak zorunda oluşum. Bu nedenle öpücüğünü geri çevirmedim. “Üzgünüm ama ben daha bitirmedim.” Söylemesine gerek yoktu. Bu zaten az çok belli olan bir şeydi. Elimi onun saçlarına götürmeye hazırlanırken, suçun bende olduğunu düşündüm. Sonuçta, şu an yaptığımız şey, seks, tek taraflı bir tatmin olmamalıydı. Ben ne kadar kötü bir sevgili olduğumu düşünürken, onun aklinin yine başka şeylerde olduğu ortadaydı. Duvarda rahat edememiş olacak ki -sonuçta sürekli beni taşımak zorundaydı orada tutmayı düşünüyorsa- beni tutarak masaya yatırdı. Tamam, şu anda ağrıyan bedenim belki dans etmeme el vermezdi ama gerçektende yürüyebilirdim. Adrian’in bazen beni bu şekilde fazla düşünmesi beni sinir ediyordu. Sonuçta, tutunacak durumda bile olsam, bir iki adim atamayacak değildim ya. O beni böyle oradan buraya taşıdıkça kendimi oyuncak bir bebekmiş gibi hissetmekten geri alamıyordum. Beni bir kez daha öpücüğüyle boğdu, anlaşılan gerçektende konuşturmak istemiyordu. O halde bu dileğine uyup fazla bir şey söylemek gelmedi içimden. Sıcacık öpücüğün dudaklarımdan alırken, bir anda tüm vücudum titredi yeniden içime girmesiyle. Sadece tek bir ses çıkardım ve bu kesinlikle bir bağırış değildi. “Ah…” Kafamı yana çevirdim, canimi elbette yakmıştı ama bu beni ağlatmamıştı bile. Kendimi ilginç bir biçimde onun sevgisi ile sarılmış hissettim. Sanki bu seferki birlikte oluşumuzda, diğerlerinkinde bulunmayan bir şeyler vardı. Hepsi eksikti ama bu bir biçimde tam olmuştu. Tabii hala vücudum, tırnaklarıma kadar sızlıyordu, hatta içim bile sızlıyordu. Sabah midemin bulanmış olduğunu anımsadım. Artık daha fazla düşünmek istemiyordum onun elleri bedenimdeki gezinmesini bitirirken –ya da en azından durmuşken-. “Uzun bir gün olacak.” Dediğinde henüz durup işe gitmeye niyeti olmadığını belirtmişti, benim ilk düşüncelerime ters gelen bir biçimde. İşte o zaman onun düşüncelerinin ne kadar bağımsız olduğunu anladım. Bir süredir onunla yaşıyor olsam da, ne düşündüğünü bir türlü anlayamıyordum bazılarına yaptığım gibi. Sanki o her gün değişik bir insan oluyordu. Ama her seferinde ona yeniden ve yeniden aşık olabilecek kadar deli biriydim ben. Şayisini bilemediğim kez beni öperken dudaklarımdan, bedenimin yeniden ona istek duyduğunu fark ettim, yeniden sertleştiğimi. Umarım uzun bir gün olurdu söylediği gibi. Sanırım bazen gerçektende manyağın teki olabiliyorum, diye düşündüm ve gülümsedim. Ona uzandım ama ona sarılıp onu sıkmadan bir elimi sırtına gezdiriyor, diğer elimi ise saçlarının arasında dolaştırıyordum. Çok sevdiğim siyah saçları parmaklarımın arasından akarken, onun o güzel ismini düşündüm “Adrian…”

out:orucum bozulursa yaoiden olcak xD neepim bi türlü yetişmedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyC.tesi Ekim 08, 2011 6:12 pm

Onunla yeniden bir bütün olduğumuzda vücudunu benimkine uydurduğunu farkettim. Anlaşılan birileri benim ara sıra ortaya çıkan doymak bilmez arzularımı tatmin etmeye çalışıyordu. Benim isteklerim bitmeden yere yıkılacağı kesindi tabiki. Bu yüzden sesimi çıkarmadım. Eli saçlarımın arasında gezinirken gidebildiğim kadar içine kaydım. Nefesim saçlarını dalgalandırıyordu. Sarı saçları severim elbette. Bu çocuk bilmediği şeylere yaklaşmaması gerektiğini öğrenmeliydi. İçimde bana göre, saklı duran bir canavar vardı ve Akita onun vahşi sınırlarının yakınlarında geziniyordu. Başkalarının yırtıcı bir hayvana benzetip korkutucu bulduğu bir gülümseme yayıldı yüzüme. Boynunu hafif hafif ısırırken bunu görmediği için rahattım. İyice hareketlendim ve benim vücudumun altında onun kalp atışlarını farkettim. Kalp atışı, nefes alıp verişi hepsi bana bünyesinin yorulmaya başladığını gösteriyordu. Anlaşılan buraya kadarmış. Yavaşlayarak bitirdim ve içinden çıktım. Önce yanağına sonra da dudağına bir öpücük kondurdum. Üzerimi topladım hemen ve onun toplamasına izin vermeden kucağıma alıp odama çıkardım. Yatağın üzerine bıraktım. Aklımda değişik şeyler belirmeye başlamıştı. Fakat benim doğamda sadist biri yatıyordu. Akita mazoşist olmayabilirdi değil mi? Başımı hafifçe yana eğdim. Gülümsedim hafifçe. "Umarım iyisindir." Bunu söylerken enerji saçtığımın farkındaydım. Sonuçta ufak bir kısmını harcamıştım daha. Sağ kolumdaki kasılmaları hissettiğimde kahvenin artık benim için acil olduğunu anladım. Gülümsedim yeniden. "Sanırım kahve alacağım. İstemeyeceğini biliyorum. Fakat başka bir şey ister misin?" Alçak sesle, gayet sakin konuşmuştum. Eğer kurtadamlara filan inansaydım kesinlikle şuan birine dönüşmekte olduğumu düşünürdüm. Vücudumdaki kasılmalar artıyordu. Bense buna rağmen gayet sakin durmuş Akita'ya bakıyordum. Ona yaklaşıp saçlarını okşadım usulca. Hareketlerimi değiştirmiş olan bu sakinlik tamamen geçici ve yanıltıcı bir durumdu. Derin bir nefes alıp yüzüme anlayışlı bir gülümsemenin yayılmasına izin verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyCuma Şub. 03, 2012 10:34 pm

Kimseyle böylesine bir bağım olmamıştı tabii daha önce. Ama bu beni korkutmaktan çok mutlu kılıyordu. Her ne kadar öncedense yapmış olsak bile, her birlikte oluşumuz bir ilkti benim için. Bu durum bitsin istemiyordum, özelikle de ilk defa onun vücudunla kendimi bu denli rahat hissedebilirken. Nefes alışverişim hızlanırken kendime ben bile şaşmıştım. Daha yeni uyanmamış mıydım? Neydi şimdi bu bir anda kendimi son derece sersemlemiş hissediyordum? Üst üste uyumadığım günler bile olurdu eskiden ki beni şu an tek yoran Adrian değildi. O yavaşça bitirirken ‘şimdi olmaz, olmamalı’ diye geçirdim içimden üzüntüyle. Onun beni öpücüklere boğması bile üzüntümü geçirmiyordu. Yetmezmiş gibi beni yine kucaklayıp yatak odamıza götürdü. Beni yatağın üzerine bırakıp üzerime eğilirken devam edeceğimizi düşündüm. “Umarım iyisindir.” Dedi nazik gülümsemesiyle. Benim şu anki halimin tam tersi olarak onun kendini daha da dinç hissettiğini fark ettim. Belki sadece daha alışkandı bana nazaran. Sonuçta onun benden önce birçok kez deneyimi olmuş olmalıydı. Yanaklarim kızardı başımı sallarken ve onu aşırı derecede kıskandığımı anladım. Kendime gelmek için ellerimi yanaklarıma koyup kafamı eğmiştim. Bu hareketi tamamen istem dışı yapmıştım ve aslında daha çok beni görmemesi içindi, sanki bu pozisyondayken göremezmiş gibi. “Sanırım kahve alacağım. İstemeyeceğini biliyorum. Fakat başka bir şey ister misin?” az önce aşağıda yapmış olduğumuz konuşmayı ve sütü geçirdim aklımdan. Kesinle biraz daha istiyordum; ama istediğim süt değildi. Kafamı kaldırdığımda ise onun sakinliğini gördüm. Onun aksine vücudumdaki her yer titriyor gibiydi benim, Adrian’in sıcak elleri benim saçlarımda gezerken. Apaçık ortadaydı, aç gözlülükte biraz daha istiyordum onu. Daha iyi hissettirmek istiyordu onu, birlikte olurken pek konuşan tiplerden değildi Adrian. Ama umuyordum, bedenlerimiz bir bütün olduğunda benim kadar iyi hissediyor olduğunu umuyordum. Aşağı inip, kahvesini içtikten sonra işine gitmesini istemiyordum. Daha fazla uzaklaşmadan ona doğru atılarak kollarımı boynuma doladım. Kendimi ona çekerek dudaklarını öptüm arka arkaya, hızlı ve küçük öpücükler kondurarak. “Adrian, henüz gitme.” Bir kez daha öptüm onu. “Burada kal.” Bir elimle onun bedenine dokunurken hayatımda hiç olmadığı kadar utandım. “Benimle ol.” Yüzüm kipkirmiziyken bir yandan sürekli gülümsüyordum; bu utancı Adrian’in önünde yaşadığım için mutluydum. Bedenimi onunkine yaklaştirirken ne yapmak istediğimin bilincindeydim. Bilmediğim şey ise onun nasıl tepki vereceğiydi. Elimi onun vücudunda aşağı doğru kaydırdım. “Lütfen zamanını çalmama izin ver” dedim kısık sesle dudaklarına daha uzun bir öpücük kondurmadan önce.

out: yaa niye bu kadar kisa olduu ._.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Thomas
Doktor
Doktor
Adrian Thomas


Erkek Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 39
İş/Hobiler : Kahve olsun yeter.
Lakap : Dok. Bir kahve alır mısın?
Nereden : Hastaneden

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPaz Şub. 05, 2012 11:18 am

Odanın içinde durmuş ona bakarken, o kalkıp yanıma geldi ve kollarını boynuma doladı. Gayet rahat bir tavırla ellerimi onun beline koydum. O ise beni öpüyordu. Şaşırdığımı itiraf edebilirim çünkü yorgunluktan yığılacağını ya da duygulanıp ağlayacağını filan düşünüyordum. "Adrian, henüz gitme." Sözlerinin arasında hala beni öpüyordu. Demekki karşısındakini isteklendirme konusunda bir şeyler öğrenmişti. "Burada kal." Elini karnıma koyduğunda kaşlarımı kaldırdım. Üzerimde sadece pantolon vardı ve bu yüzden onun elinin sıcaklığını hemen hissedebilmiştim. "Benimle ol." Ona böyle bakmayı sürdürmesem daha iyi olacaktı. Akita sürekli gülümserken "Lütfen zamanını çalmama izin ver." Sonra yine beni öptüğünde elinin vücudumda gezinmesine izin vererek eğildim ona doğru. Dudaklarımı onunkilerden ayırdım. "Emin misin Akita?" Aslında sormak istediğim soru 'dayanabilecek misin?' olacaktı. Eğer şimdi yeniden başlarsam -ki saat daha henüz 9.55 idi- akşama kadar durmayabilirdim ve bu onun için fazla gelebilirdi. Yapabileceğini düşünmüyordum. Elimi onun sırtından aşağıya indirip kalçasının üzerinde gezdirdim. "Evet? Bedensel olarak iyi olduğuna emin misin? Sabah miden bulanıyordu ve bir tanesine daha dayanamayabilirsin." Elbette çocuk önemliydi. Hamile olma ihtimali bu kadar yüksek olmasa ona ikinci kez sormazdım bile. Onu kendime doğru çektim ve gözlerinin içine baktım. Gülümsedim sanki benim için çok önemi varmış gibi. Belki de çok olmasa da birazcık, azıcık, bir miktar önemi vardı. Gülümsemem genişledi. Anlaşılan bu çocuğun benim için 'birazcık'tan daha fazla önemi vardı. Bu üzerine düşünülmesi gereken bir konuydu benim için...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akita Nakamura
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Tokyo News | Yazar & Muhabir
Akita Nakamura


Erkek Mesaj Sayısı : 143
Yaş : 32
İş/Hobiler : öyle böyle
Lakap : Aki
Nereden : Her zaman ki gibi buradan.

Sıkıcı Günler Empty
MesajKonu: Geri: Sıkıcı Günler   Sıkıcı Günler EmptyPerş. Mayıs 31, 2012 8:54 pm

“Emin misin Akita?” Bu soruyu sorarken aynı zamanda üzerime eğildi, ellerini vücudumda gezdirdi. Sanırım cevap gerekmiyordu. Bunu ikimizde biliyorduk. Dur desem bile, kendimizi engelleyebilir miydik bu konuda? .“Evet? Bedensel olarak iyi olduğuna emin misin? Sabah miden bulanıyordu ve bir tanesine daha dayanamayabilirsin.” O bana soruları sorarken ben dudaklarını meşgul etmek için yapışıp duruyordum cümle aralarında. Sabahı hatırlayınca Kafamı uzaklaştırıp, öpücüklerime ara verdim. Şu anki havam biraz bozuldu elbet, sabahki o berbat halimi düşünmem. Kendime sormaya sorduğum soru, hani o bebekle ilgili olan, neden büyük bir endişe kaynağıydı ki benim için? Seçimlerimin sonuçları benim sorumluluklarımdı elbet. Ama insan yine de kaçmak isterdi bazen, seçimlerinden uzaklaşmak. Tabii bu sefer benim öyle bir hakkim yoktu, olamayacaktı. Bunun farkında olmak beni korkutuyordu. Yeniden Adrian’a baktığımda gülümsediğini gördüm. Onun gülümseyişi aklımdaki karanlık soruları ve sabahki olayı unutmak için yeterliydi. Belki de daha fazla düşünmemek için, endişe etmemek için istiyordum şimdi. Gerçekten de bir cevap beklemesine biraz şaşırmış bir biçimde baktım önce. Kafamı sallayarak onayladıktan sonra elinden tuttum ve yatağa çektim onu. Onun dudaklarının yumuşaklığı ve ıslaklığının ne kadar hoşuma gittiğini düşündüm ona küçük bir buse verirken. “Fazla konuşmamıza gerek yok Adrian.” Dedikten sonra kendimi yatağın üzerine bıraktım. Ona gülümseyerek baktım. Şu an için tek ihtiyacım olan oydu, tüm yalnızlığımı doldurabilecek kişi. Beni tüm kötü düşlerden çekip alabilecek ve vücudumu daha önce kimsenin hissettirmediği kadar iyi hissettirebilecek kişi. Daha fazlasına ihtiyacım yok, diye geçirdim içimden. Birazdan beni ısıtacak adam, Adrian yanımdaydı.

out: wuuu rp yapmayi unutmuşum ben yaaa Q.Q açiliriz bir iki rpye inş.
out2: sadads Akita'nin içine ne kaçmiş böyle?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sıkıcı Günler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yaoi RPG :: Her şey :: Tokyo :: Evler :: Doktor Thomas'ın Sarayı-
Buraya geçin: